Şef Nobu Matsuhisa ile Robert de Niro’nun kurduğu ünlü Japon restoranı Nobu; New York, Londra, Milano, Monte Carlo, Moskova, Tokyo, Miami, Las Vegas ve Dubai’den sonra şimdi de İstanbul’da… Boğaz’ın ve İstanbul’un renkleriyle lezzetleri hem iç tasarıma hem menüye yansımış. Birçok yerel ürün, Nobu tarzında menüye eklenmiş ama şeflerin lezzet keşifleri devam ediyor…
Ünlü oyuncu Robert de Niro’nun ortağı olduğu, Hollywood ünlülerinin kapısını aşındırdığı efsanevi Nobu Restaurant 1 Temmuz’da İstanbul’da kapılarını açtı. The Ritz-Carlton İstanbul’un içinde yer alan restoran, iki ayrı katta, 80 kişilik terası vetoplam 200 kişilik kapasitesiyle misafirlerini kabul ediyor.
Nobu İstanbul’un menüsü, büyük bir titizlikle Kurumsal Şefi Hervé Courtot tarafından hazırlandı. Nobu klasiklerinin yanı sıra lokal detaylarla harmanlanmış yeni tatlar da menüye dahil edildi. Nobu müdavimleri; ‘Yellowtail Jalapeno’, ‘New Style Sashimi’, ‘Black Cod Miso’, ‘Rock Shrimp Tempura’ gibi Nobu imza lezzetlerini deneyimleme fırsatı buluyor.
Her bir detayın üzerinde incelikle çalışılan Nobu İstanbul’un iç dekorasyonu da dikkat çekici. Mimar Sévèrine Tatangelo tarafından hazırlanan ve Boğaz’ın turkuaz, yeşil tonlarına atıfta bulunan restoranın iç dekorasyonunda bu tonlar öne çıkıyor.
Restoranın özel ve taze içeriklerle hazırlanan akşam yemeği ve Omakase yelpazesine öğle yemeği seçkileri de eklendi. Nobu Kurumsal Şefi Hervé Courtot ile Nobu İstanbul şefi Joshua Treacy’nin birlikte hazırladığı öğle yemeği menüsünde; şefin sushi spesiyallerinden geleneksel Japon mutfağında öne çıkan ‘Donburi’ye kadar geniş bir yelpaze sunuluyor. Balık, et ve sebzelerle servis edilen çeşitli ‘Donburi’ alternatiflerinde ‘Chirashi Donburi’, ‘Vegetable Spicy Garlic Donburi’ ve ‘Seafood Kakiage Tempura Donburi’ gibi çeşitler bulunuyor. Nobu müdavimleri için yine ‘Yellowtail Jalapeño’, ‘Black Cod Miso’ ve ‘Rock Shrimp Tempura’ gibi Nobu’nun imza ve klasik lezzetleri öğle yemeği menüsünde yer alıyor. Menüdeki ‘Lunch Bento Box’ içeriğinde ise tek bir yemekte her lezzeti bulabilmek mümkün. ‘Classic’, ‘Deluxe’ ve ‘Vegetarian’ olarak üç farklı opsiyonla sunuluyor.
Biz de bu sayımızda Nobu Kurumsal Şefi Hervé Courtot ve İstanbul Şefi Joshua Treacy ile bir araya geldik; hem menüyü deneyimledik hem de başarılı iki şefle sohbet ettik.
Nobu gibi dünyaca ünlü bir restoranın, pandemi koşulları devam ederken İstanbul’da kapılarını açma kararı nasıl alındı? 47 kent arasına İstanbul’un da eklenmesinde neler etkili oldu?
Hervé Courtot: 2020 yılının başında hayatımıza giren ve kısa zamanda tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19, insanların yaşam tarzından şirketlerin iş yapış biçimine kadar her şeyi yeniden şekillendirdi. Bu süreçte yatırım yapmak, ortağımız Süzer Holding tarafından verilen bir karardı. Salgının getirdiği tüm bu değişimi izleyerek, normalin ‘yeni’ formuna uygun çözümler üreterek ilerlediler. Bu belirsizlik ortamında endişeler olsa da aslında bu süreci daha büyük bir fırsat olarak gördük. İstanbul’da yatırımcı Süzer Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Baran Süzer ile yönetim olarak zaman geçirip birlikte çalışma fırsatı olunca anladık ki; Nobu İstanbul kendisi için işin yanı sıra mükemmel ve heyecan verici bir markayı İstanbul’a getirme vizyonuyla ilgili…
Diğer taraftan İstanbul; kültürü, mimarisi ve mutfağının zenginliği açısından çok heyecan verici ve davetkâr bir şehir. Özellikle yemek kültürünün dünyanın dört bir yanından gelen etkilerle benzersiz olduğunu düşünüyoruz. Bir süredir doğru işbirliği ve doğru yerin gelmesi bekleniyordu. Gelir gelmez de hemen değerlendirdik ve işte buradayız.
Diğer taraftan İstanbul; kültürü, mimarisi ve mutfağının zengin- liği açısından çok heyecan verici ve davetkâr bir şehir. Özellikle yemek kültürünün dünyanın dört bir yanından gelen etkilerle benzersiz olduğunu düşünüyoruz. Bir süredir doğru işbirliği ve doğru yerin gelmesi bekleniyordu. Gelir gelmez de hemen değerlendirdik ve işte buradayız.
Nobu İstanbul ile ilgili beklentileriniz neler? Nobu efsanesine nasıl bir katkı sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Joshua Treacy: Nobu İstanbul’da çok güçlü bir ekibimiz var. Şef Nobu’nun yarattığı standart buradaki şeflerin ilk eğitimi için de çok önemli. Diğer taraftan Türkiye’nin gastronomi kültürü ve tarihin yanı sıra yerel malzemelerin çeşitliliğinin bulunması bi- zim için büyük bir ayrıcalık oluşturuyor. Zaman geçtikçe harika yerel ürünler kullanarak Nobu tarzında hem yeni hem de harika Nobu yemekleri yaratarak ön plana çıkmaya başladık. Bu sürecin bundan sonra da bu şekilde devam edeceğine eminim.
Lokasyon seçiminizdeki kriterler nelerdi?
Hervé Courtot: The Ritz-Carlton İstanbul, lüks konaklama alanında birinci sınıf hizmet deneyimleriyle dünyaca ünlü bir marka. Markamız aynı prensipleri paylaşıyor ve ortaklıklarımızda aradığımız şey bu disiplinler. Böylece iki değerli marka bir araya geldi diyebilirim.
Menüden biraz bahseder misiniz? Özellikle imza tabaklarınızdan…
Joshua Treacy: Nobu klasiklerinin yanı sıra lokal detaylarla harmanlanmış yeni tatlar da Nobu İstanbul menüsüne dahil edildi. Ayrıca Nobu müdavimleri; ‘Yellowtail Jalapeno’, ‘New Style Sashimi’, ‘Black Cod Miso’, ‘Rock Shrimp Tempura’ gibi Nobu imza lezzetlerini deneyimleme fırsatı buluyor. Misafirlerimiz olağanüstü Japon mutfağının muhteşem manzara ve ambiyans ile tadını çıkarmanın yanı sıra birçok özel lezzet ile en iyi sake ve kokteylleri de deneyimleme fırsatları bulunuyor.
Sadece Nobu İstanbul’a özel lezzetler, dokunuşlar var mı? Yerel tatlar, lokal lezzetler menüde ne kadar yer alıyor?
Hervé Courtot: Objektif olarak, dünyada diğer ülkelerde sunduğumuz kalitenin aynı olması için çalışıyoruz. Çalışacak insanları eğitmek ve doğru ürünü seçmek çok zorlu bir süreç. Özellikle pandemi dönemindeyken New York’tan, Londra’dan aynı ürünü getirmek zorlaştı. Her ülkenin kuralları var. Bu, altı aylık uzun bir süreçti. Şimdi nereden ne alacağımızı biliyoruz, menüyü hazırlıyoruz. Gelecek müşterilerimizin yüzde 90’ı dünyadaki diğer Nobu’ların da müşterisi ve onların “Londra’da, Miami’de yediğimle aynı” demelerini istiyoruz. İlk hedefimiz bu.
İkinci hedefimiz ise yerel ürünleri seçmek. Burada kolay oldu; çünkü Türkiye’nin fantastik bir toprağı var, sebzeleri var. Çok güzel bir mantar çiftliği bulduk. Enginarın kalitelisini bulmak çok zordur ve çok pahalıdır ama burada harika kalitede enginarlar bulduk. Bulduğumuz enginarı doğrayıp kızarttık ve biraz baharat ekleyerek vegan bir salata hazırladık, menümüze ekledik. Kadayıf tatlısında şurup yerine sake kullandık. Bu ilk örneklerimizden biri.
Haftaya Ibiza’ya gideceğim. Gittiğimde orada tadım yaptıracağım. Eğer beğenirlerse orada da kadayıf tatlısını menüye alabilirler. Seyahat edebilmenin güzel yanı bu oluyor. Bir spesiyali farklı ülkelere götürebiliyorsunuz.
Nasıl bir görev dağılımı ve işbirliği içindesiniz?
Hervé Courtot: Varlık gösterdiğimiz her yeni şehir bizim için heyecan verici oluyor. Nobu’nun dünya genelinde yer aldığı her restoran; konsept, servis, yemek bakımından neredeyse birbirinin aynı olarak kurgulanıyor. Bulunduğumuz her farklı coğrafyada mümkün olduğunca o bölgenin yerel ürünlerini kullanmaya çalışıyoruz. Açılış kararından sonra o bölgenin yerel pazarlarına gidip, yerel malzemeleri yemeklerde nasıl kullanabileceklerine bakıyorum. Yeni lezzetler keşfetmek için minimum altı aylık bir hazırlık süreci oluyor. Buradaki öncelikli amacımız, New York’taki Nobu’da yediğiniz lezzetin aynısını İstanbul’da da yemenizdir. İşimizin en zor yönünün de bu olduğunu söyleyebilirim; her yerde aynı yemeği çıkarabilmek… Bu da sistemli bir ön çalışmayı gerektiriyor. Şeflerimiz hangi yerel balıkları, etleri, ürettikleri ve benzersiz malzemeleri kullanabileceklerini görmek için her zaman çok heyecanlanırlar. İstanbul’a da özel yemekler için uzun bir hazırlık sürecimiz oldu ama sonuçlarından oldukça memnun kaldığımız lezzetleri yorumlayarak Nobu İstanbul menüsüne ekledik.
Joshua Treacy: Nobu İstanbul’un güçlü ekibine ben liderlik ediyorum. Ekibin başında ben varım ama benimle birlikte dünyanın dört bir yanından gelen 29 mutfak şefimiz var. Yerel şeflerimiz de dahil her biri alanında uzman, Dubai, Londra, Japonya gibi geniş bir uluslararası deneyim geçmişine sahip isimler. Sadece tekniklerini değil, kendilerini de sürekli geliştirmeye çalışan harika bir ekip diyebilirim.
Açılış kararından sonra şef Hervé Courtot, İstanbul’a gelerek bahsettiği gibi hazırlık sürecini tamamladı. İstanbul’a özel yemekler için uzun bir hazırlık sürecimiz oldu. Nobu’da geçirdiğim süre boyunca çok net söyleyebilirim ki; her zaman en iyi kalitede ürünler konusunda itibarımızı koruyoruz. Deneyimli Nobu şefleri ile yeni bilgiler öğrenmeye açığız. Diğer taraftan sektörü de yakından takip ediyoruz. Mutfak daima gelişen dinamiklere sahip bir alan ve biz de kendimizi yenilemek, yeni şeyler öğrenmek için sürekli öğrenmeye devam ediyoruz.
Türk mutfağı ile ilgili düşüncelerinizi de alabilir miyiz, favori lezzetleriniz hangileri?
Hervé Courtot: Acı yemekleri çok sevmem, Türk yemekleri de acı değil. Çok çeşnili değil, ağır değil. Bazı Fransız yemekleri çok ağır olabiliyor. Türk mutfağının bu kadar az tanınıyor olması beni çok şaşırtıyor. Japon mutfağı çok popüler ve bence Türk mutfağının da dünya çapında daha fazla tanınması gerekiyor. İnsanların yüzde 90’ının Türk mutfağını beğeneceğini düşünüyorum.
Joshua Treacy: Kısa bir süredir burada olsam da restoran açılış sürecinde İstanbul’u keşfetmek için biraz vaktim oldu. İlk etapta İstanbul sokaklarında gizlenmiş lezzetli yerel Türk yemeklerini tatma fırsatı buldum. Sonraki süreçte de yine farklı yerel lezzetler ilk başta deneyimleyeceğim şeyler olur.
Misafirlerinizin Nobu’dan nasıl bir deneyimle ayrılmalarını istersiniz?
Hervé Courtot: Güzel bir ortamda iyi yemek ve iyi bir hizmet Nobu’nun felsefesidir. Bir restoranda elbette en kaliteli malzemeler ve özenle hazırlanan yemekler çok önemlidir ama Nobu’nun kendine has başarısı olmazsa olmaz özenidir. Bunu kapıdan içeri girdiğiniz andan çıktığınız ana kadar yaşadığınız tüm deneyimlerde hissedebilirsiniz. Ancak bu özenin yanı sıra servis ve atmosfer de tüm Nobu restoranlarının deneyiminde önemli bir rol oynar. Dünyanın dört bir yanında müdavimlerimiz bulunuyor ve bir şehre gittiklerinde oradaki Nobu’da bu deneyimi yaşamak istiyorlar. Sadece yemeği değil; hizmeti, kitleyi ve aslında tüm Nobu deneyimlerini yaşamayı bekliyorlar. Çok yüksek bir hizmet standardımız olduğundan, her açılıştan önce ekiplerimiz çok yoğun bir eğitimden geçiyor. Alanlarında en şaşırtıcı ve benzersiz projeler yaratan mimarlarla çalışıyoruz. Bu nedenle Nobu deneyimini ve kültürünü İstanbullularla paylaştığımız için heyecanlıyız. Nobu İstanbul’a gelen misafirlerimiz olağanüstü Japon mutfağının muhteşem manzara ve ambiyans ile tadını çıkaracaklar. Birçok özel lezzetin yanı sıra en iyi sake ve kokteylleri de deneyimleme fırsatları olacak.
Joshua Treacy: Aslında Uzakdoğu lezzetleri, hizmeti, müziği, atmosferi ile Nobu İstanbul’un da tüm Nobu deneyimlerini global standartta yaşatacağını söyleyebilirim. Nobu yerel değerlere yalnızca menüde değil aynı zamanda dekorasyonda da önem veriyor. İstanbul’un enerjisi ve Boğaz’ın renginden esinlenerek orijinal bir stil yaratıldı. 2005 yılından beri dünyadaki tüm Nobu’ların mimarlığını üstlenen Sévèrine Tatangelo’nun imzası bulunuyor. Mekânın akustiği ve ışıklar arasındaki mesafeler dahi özel olarak tasarlanarak hazırlandı. Dünyada genellikle Nobu’larda oranj tonlar hâkimdir. Mimar Tatangelo Boğaz’ın ve İstanbul’un renklerinden etkilenerek Nobu İstanbul’da turkuaz ve yeşil tonlarına yer verdi. Misafirlerimiz eşsiz Boğaz manzarası ve ambiyansı ile olağanüstü Japon mutfağının tadını çıkaracaklar. Birçok özel lezzetin yanı sıra en iyi sake ve kokteylleri de deneyimleme fırsatları olacak. Ayrıca iki ayrı katta, 80 kişilik terası ve toplam 200 kişilik kapasitesiyle, eşsiz bir deneyim sunan Nobu İstanbul’a gelen misafirler hem The Ritz-Carlton İstanbul hem de Süzer Plaza olmak üzere iki ayrı taraftan giriş yapabilecek.
Japon mutfağının Türkiye’de özellikle İstanbul’da hatırı sayılır bir takipçisi var. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Hervé Courtot: Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada Japon mutfağına büyük bir talep ve ilgi var. Türkiye’nin bu kadar sevmesi ve popüler gelmesinin en büyük sebeplerinden biri Türk mutfağında da paylaşım yemeklerinin oldukça fazla olması diyebilirim. Diğeri ise iki mutfak ar asında benzer tatların bulunması. Aslında buradaki benzerlik mesela yemeklerin çok acılı olması veya domatesin gerçekten kaliteli olması gibi kullanılan içeriklerin özgünlüğü olduğunu söyleyebilirim.
‘Mutfağıma asla giremez’ dediğiniz ürünler, malzemeler var mı?
Hervé Courtot: Kalitesiz ya da orijinal olmayan hiçbir ürünü kullanmıyorum. Nobu olarak her farklı coğrafyada mümkün olduğunca o bölgenin yerel ürünlerini kullanmaya çalışıyoruz ve aynı standartları yakalamaya özen gösteriyoruz. Bu nedenle mutfakta kullandığımız ürünler çok önemli.
Sizin menüdeki favori tabağınız hangisi?
Hervé Courtot: Bunun cevabı değişir. Eğer daha önce Nobu’ya gittiyseniz menüde yer alan geleneksel Japon lezzetleri diyebilirim. Örneğin ‘Salm- on Skin Salad’, ben de çok severim. Ispanakla yapılan geleneksel ‘Oshitashi’yi de seviyorum. Nobu’da ilk kez yemek yiyecekseniz; ‘Yellowtail Jalapeno’, ‘Black Cod’ gibi klasikleri denemenizi tavsiye ederim. Bunlar Nobu’yu ünlü yapan tatlar. Restoranda yemek yiyecek vaktim çok yoksa bana hızlıca bir şeyler hazırlamalarını söylüyorum. Ama tercihim genellikle sushi oluyor.
Joshua Treacy: Çok uzun yıllardır mutfakta çalışıyorum. En çok iyi hazırlanmış bir sushi ve sashimi’yi sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak Nobu menüsünde yıllardan beri hiç değişmeyen favori üçlüm var: ‘Yellowtail Jalapeno’, ‘White fish TiraditoCut Roll’ ve ‘Wagyu Newstyle’ kesinlikle ilk favorilerim arasında yer alıyor.
Yerel balık, deniz ürünleri ve kırmızı et kalitesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Hervé Courtot: Varlık gösterdiğimiz her yeni şehir bizim için heyecan verici oluyor. Nobu’nun dünya genelinde yer aldığı her restoran; konsept, servis, yemek bakımından neredeyse birbirinin aynı olarak kurgulanıyor. Bulunduğumuz her farklı coğrafyada mümkün olduğunca o bölgenin yerel ürünlerini kullanmaya çalışıyoruz. Açılış kararından sonra şefler o bölgenin yerel pazarlarına gidip yerel malzemeleri yemeklerde nasıl kullanabileceklerine bakıyor. Yeni lezzetler keşfetmek için minimum altı aylık bir hazırlık sürecinden geçiyorlar. Buradaki öncelikli amacımız, New York’taki Nobu’da yediğiniz lezzetin aynısını İstanbul’da da yemenizdir. İşimizin en zor yönünün de bu olduğunu söyleyebilirim; her yerde aynı yemeği çıkarabilmek… Bu da sistemli bir ön çalışmayı gerektiriyor. Şeflerimiz hangi yerel balıkları, etleri, ürettikleri ve benzersiz malzemeleri kullanabileceklerini görmek için her zaman çok heyecanlanırlar. İstanbul’a özel yemekler için de uzun bir hazırlık sürecimiz oldu ama sonuçlarından oldukça memnun kaldığımız lezzetleri yorumlayarak Nobu İstanbul menüsüne ekledik.
Joshua Treacy: Birçok yerel lezzeti Nobu tarzında menümüze ekledik. İstanbul’da yerel deniz ürünleri ve kırmızı et kalitesi çok iyi olduğundan bizim için yerel lezzetleri kullanmak açısından büyük bir avantaj. Levrek, somon, uskumru, çipurayı sadece birkaç örnek olarak söyleyebilirim. Hatta inanılmaz kalitede yerel kuzu kaburga, kuzu fileto ve kısa kaburga da yerelden menümüze dahil ettiğimiz lezzetler arasında yer alıyor.
İstanbul’da yeme içme, gastronomi anlamında sizi en çok şaşırtan neler oldu?
Hervé Courtot: İstanbul’a daha önce hiç gelmedim. Birkaç yıl önce Bodrum’da sezonluk bir Nobu açmıştık. Nobu İstanbul sürecinin başlamasıyla birlikte şehri tanıma fırsatım oldu. Son İstanbul ziyaretlerimde balık pazarına, Kapalıçarşı’ya gittik. Harika bir şehir. Açılış için Londra’dan İspanyol bir şef geldi. Birlikte İstanbul’un dışındaki çiftlikleri gezdik. Zeytin ağaçları ve dağları gördük.
“Türkiye’yi hiç böyle beklemiyordum dedi”. Ona, “Delirdin mi? Türkiye de İspanya ve Fransa gibi” dedim. O da “Ben Türkiye’yi daha farklı bekliyordum” dedi. Haritaya ilk baktığında Türkiye aslında bir köprü gibi. Hatta bu yüzden yemek kültürü de çok çeşitli ve farklı. Ve burada insanlar çok iyi. Her ülkenin bir kültürü var. Örneğin gittiğimiz bir çiftlikte ev sahibi “Çay ister misiniz” diye sordu ve istesem 10 litre bile çay verebilirdi. Çok kibardı. Bu, bizim işimiz için çok değerli. Japonlar da Türkler gibi misafirperverler. Bu, kanda olan bir şey. Her ülke böyle değil, bazen gittiğimiz ülkelerde zorlanıyoruz. Bazen de ilk başta o ülkedeki insanlar sana soğuk geliyor ama tanıştıktan sonra çok iyi olduklarını görüyorsunuz.
Nobu’yu başka bir ülkede açarken bu standartlar bizim için önemli. Bir şef için burası cennet gibi. Balığınız var, çeşitli sebze ve meyveleriniz var. İstanbul’da yaşamak isterdim. Çünkü yediğiniz şeyin kalitesini burada anlayabiliyorsunuz. Türk mutfağı hakkında çok fazla şey bilmiyordum. Yurtdışında her köşede kebap restoranları bulabilirsiniz ama Türkiye’de yediğimle asla kıyaslanamaz. Beni en çok şaşırtan buydu.
İstanbul’dan sonra Türkiye’nin farklı bir şehrinde de Nobu’yu görme ihtimalimiz var mı?
Hervé Courtot: Türkiye’nin turizm potansiyeli oldukça güçlü. Lokasyon olarak Nobu globalinde Türkiye ekibine inancı tam. Neden olmasın…
NOBU KURUMSAL ŞEFI HERVÉ COURTOT: “Japon mutfağını öğrenmeye tek bir hayat yetmez”
“50 yaşımdayım. 15 yaşımda mutfakta çalışmaya başladım. Nobu’ya başladığımda ise 20 yaşımdaydım. Fransa’da aşçılık okulunu bitirdikten sonra birkaç farklı restoranda tecrübem oldu. Bir gün şefim bana Karayip Adaları’na gitme şansı verdi. Zaten seyahat etmeyi sevdiğimden seve seve kabul ettim. Sonrasında Venezuela, Çin gibi başka ülkelere gitmeye başladım. Japonya’ya gitmeyi çok istiyordum ancak orada şef olarak iş bulmak gerçekten zor. Birisi bana Nobu’nun Paris’te restoran açacağını söyledi. O zamanlar Şef Nobu’nun kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Çünkü 20 yıl önce Nobu’nun Avrupa’daki tek restoranı Londra’daydı. Özgeçmişimi gönderdim ama Japon mutfağında hiç tecrübem olmadığından hiç şansım olmadığını düşünüyordum. Ancak beni aradılar ve Şef Nobu ile görüşmeye Londra’ya çağırdılar. Görüşmede önce ellerimi görmek istedi. ‘Elinde yanıklar ve kesikler var, demek ki gerçekten yemek pişiriyorsun. Tamam, seni ekibe alıyorum ama önce konseptimi öğrenmen gerek, o yüzden Londra’da başlayacaksın’ dedi. Konsepti öğrendikten sonra Paris’e gidebildim. Japon mutfağını biliyorum demek zor; çünkü aynı Türk mutfağı gibi geniş bir mutfak. Çok fazla tarif, içerik ve spesiyal var. Öğrenme sürecin asla bitmiyor. Mutfağa girmeden önce doğramak, kesmek ve pişirmek gibi temel şeyleri bilirsin, sadece farklı teknikler öğrenirsin. Ama Şef Nobu’nun tariflerini öğrenmek altı ayımı aldı. Aslında Japon mutfağını öğrenmek istiyorsan, tek bir hayat buna yeterli değil diyebilirim.”
NOBU İSTANBUL ŞEFI JOSHUA TREACY: “Avustralya, Miami, Londra, Dubai ve İstanbul”
“Avustralya’nın Perth kentinde büyüdüm. Perth, Batı Avustralya’nın en büyük merkezi denebilir, bu nedenle restoran çeşitliliği çok fazla. 17 yaşlarımdayken Burswood Casino’daki Carvers Restoranı’nda işe başladım. Bu işimle birlikte mutfak serüvenim de başlamış oldu. Kısa sürede yalnızca Carvers Restoranı’nda değil, kompleksteki diğer restoranlarda da çalıştım ve Nobu’nun Perth’te açılacağını öğrendim. Açılışta Hospitality için görev aldım. Sonrasında şimdi Crown Casino olarak bilinen Burswood Casino’daki İtalyan restoranına transfer oldum. Ancak buradayken Nobu’da çalışmak istediğimi anladım. Açılıştaki görevimden sonra tekrar Nobu’nun ambiyansında olmak istiyordum. Bu nedenle bir yıl sonra Nobu Perth’e geri döndüm ve üç buçuk yıl boyunca birlikte keyifle çalıştık. Daha sonra Miami Nobu’da bir yıllık tecrübem oldu. Avrupa’daki ilk Nobu Oteli Nobu Shoreditch için Londra’da sous chef görevi teklif edildi. Tatil için gittiğim Atlantis the Palm Resort’ta Şef Herve Courtot ile tanıştım ve Nobu Dubai’ye geçtim. Şimdi de The Ritz-Carlton İstanbul içinde yeni açılan Nobu’da şefler ekibinin lideriyim.”