Maria ile karşı yakanın lezzetleri: Kandiye’ye yolculuk

by efe

Heraklion ya da Türkiye’de bilinen adıyla Kandiye… Girit Adası’nın bu güzel şehri birbirinden şirin köyleriyle adımınızı atar atmaz sizi içine çekiyor. Taze ve lezzetli deniz ürünleri, mezeleri, enfes kuzu tandırı ve diğer sıra dışı tatlarıyla hafızanızda unutulmaz izler bırakıyor…

Önceki sayılarımızda Girit Adası’na seyahat etmiş, adanın başta Hanya olmak üzere pek çok yerini gezmiş ama Heraklion’a yani Kandiye’ye uğramamıştık. Bu defa Girit Adası’nın en büyük şehri ve yönetim merkezi Kandiye’deyiz. İlk durağımız olan muhteşem deniz manzaralı, Venediklilerden kalma Tapia Martinego Tepesi’nde sade mermer bir mezar, ahşaptan bir haç ve o muhteşem yazı karşılıyor bizi: “Hiçbir şey ummuyorum/ Hiçbir şeyden korkmuyorum/ Özgürüm…” Dünyaca ünlü yazar Kazancakis’e ait… Hani şu muhteşem ‘Günaha Son Çağrı’ ve ‘Zorba’ romanlarının yazarı. ‘Zorba’yı okumadıysanız bile filmini mutlaka izlemişsinizdir… Anthony Quinn’in efsane sirtakisi kolay kolay unutulabilir mi?

Tepeden aşağıya iniyor ve Venedik yapımı Kule Kasrı’nı (1523-1540) ziyaret ediyoruz. Ardından Aslanlar Meydanı yani Platia Leondarion’da Morozini Çeşmesi’ne kadar yürüyüp The Bitters’ta mola veriyoruz. Kandiye bir üniversite şehri olduğu için genç bir nüfusa sahip, o yüzden çok sayıda kafe var. Crop, Biscoto, Miniatura, Dukas, Mare bunlardan bazıları ve hepsi de birbirinden şirin.

Karnınız zil çalıyorsa ve canınız kuzu tandır çektiyse tam yerindesiniz. Lezzetli bir kuzu tandır için Hrisostomu Caddesi 17 numarada yer alan Merastri’yi tavsiye ederim. Bir diğer önerim de antik bir evin avlusunda özel lezzetler tatmak için Kapetan Haralambi Caddesi 6-8 numarada hizmet veren Peskesi Restaurant. Bol haşlanmış Girit otları denemek istiyorsanız, O Kafenes Tu Kayabi doğru bir adres. Hepsi bu kadar değil tabii. Ipokambos, Raki, Rakomelo ve Efkaliptos diğer önereceğim mekânlar.

Kandiye yani Heraklion’dan 10 km mesafedeki Arhanes Köyü’nde Kritamon lokantasını ziyaret edip ardından Hersonisos bölgesine doğru yola çıkıyoruz. Burası turist akınına uğramış kozmopolit bir yer. Tam 2 bin adet bar ve restoranı, 80 bin yatak kapasitesi var. Gecesi de gündüzü de ayrı güzel bir eğlence adresi.

Hersonisos’tan mola vermeden geçip direksiyonu daha sakin köylere çeviriyoruz. Malia Köyü arkeolojik kalıntıları ile önemli bir bölge. Tarmaros Köyü’nde rivayete göre Minoas’ın kardeşi Sarpedon yaşarmış. Zeus ve Evropi’nin oğlu Sarpedon, Anadolu’ya geçip Likya kralı olmuş ve Truva Savaşı’nda hayatını kaybetmiş. Arkeolojik gezimizden sonra küçük ama çok şirin köyler olan Kutulufari ve Piskopiano’yu geziyoruz. Çok lezzetli otlar, şarapta pişen horoz, patatesli tavşan ve salyangoz yani hohlius buburistus bu köyde tattığımız lezzetler arasında. Yapılan baraj nedeni ile sular altında kalmış, Aposelemi Köyü’nü ziyaret ettikten sonra Maris Taverna’da ‘andikristo’ dedikleri kuzu tandır yemeğe gidiyoruz.

Zaman tüneline girmiş gibi

Eğer yolunuz buralara düşerse size önemli bir uyarıda bulunayım. Bu bölgede ‘svuros’ adında eşekarısına benzeyen bir böcek var. Aman dikkat, dikeni fena yapıyor. Beni iki gün boyunca hastanede yatırdı, kortizon almak zorunda bıraktı.

Kandiye’de en sevdiğim köylerden biri de Avdu. Kendinizi zaman tüneline girmiş gibi hissediyorsunuz bu köyde. Ano Kera ise seramikler, sürahiler, envai çeşit Girit Adası’na mahsus objeler bulabileceğiniz bir diğer köy. Burada Nikis Tavernası’nda kabak çiçeği dolması, dakos ve omlet yemeği ihmal etmeyin. Hepsi de damağınızda izler bırakacak. Dikteo Andro Köyü’nde Halavro Tavernası’nda mutlaka bir mola verin ve sahiplerine benden selam söyleyin. Ayrılmadan köy peynirlerinden ve otlardan da mutlaka tadın. Mohlos Köyü’nde Manolis ve eşi Gabi’nin işlettiği Boğazi Tavernası’nda güneşte kurutulmuş ahtapotlar, karidesler, kalamar ve deniz suyu ile pişmiş balık çorbasını içmeden sakın buradan ayrılmayın.

Hüzün adasını ziyaret

‘Erotokritos’ şiirini yazan Vincenzo Kornaro’nun doğduğu Sitia kasabası efsanelere ve mitolojiye göre Herkül’ün Lestrigonlarla savaşmaya gittiğinde savaşçılarını bu kasabadan toplamış. Savaşı kazandıktan sonra bu askerlerle İtalya’ya gidip Sezze şehrini kurmuş. Ierapetra’ya vardığımızda arkadaşlarım Dimitra ve Yorgo’nun Porto Velissario otelinde konaklıyoruz. 50 basamakla inilen otele ait koyda turkuaz denizde güneşi batırıyoruz. Ierapetra denize sıfır lokantalarla dolu bir kasaba. Sabah saatlerinde, şehri korsanlardan korumak için yapılan kaleyi ziyaret ettikten sonra meydandaki camiyi ve Anadolu’dan gelen Rumların derneğini görmeye gidiyoruz.

Trajik hikâyeler adası ’yı ziyaret edeceğimiz için erkenden yola çıkıyoruz. Lüks otellerin bulunduğu Elunda ve muhteşem güzellikte Ai-Nikola köylerini geçtikten sonra Plaka Limanı’na varıyoruz. Bizi Spinaloga Adası’na götürecek tekneyi beklerken Giovani Tavernası’nda balık ve meze keyfi yapıyoruz. Yemekten sonra lokantanın sahibi George ve oğlu kendi tekneleriyle bizi adaya götürüyor. 15 dakikalık yolculuktan sonra Hüzün Adası diye bilinen, 1900 -1957 senesine kadar cüzzam hastalığına yakalanmış talihsiz insanların gönderildiği adaya varıyoruz. Venedikliler döneminden kalma harabe kaleler ve 1957’lerden kalma hayalet taş evlerin bulunduğu Spinaloga’nın acıklı hikâyesini Victoria Hislop’un ‘Ada’ adlı kitabında okuyabilirsiniz.

Girit Adası’nın en enteresan bölgelerinden biri Lasithi’deki Vai palmiye ormanı. 250 hektarlık bu ormanın, Arap korsanların ve Finikelilerin yanlarında getirdikleri hurma çekirdeklerinden oluştuğu söyleniyor. 6 bin palmiye ağacının bulunduğu orman Kandiye’den 2,5 saat uzaklıkta. Buralara gelmişken görmeden dönmeyin derim.

Dakos

Malzemeler:

2 büyük peksimet

2 domates (ince doğranmış)

1 fincan beyaz peynir (kırıntı şeklinde)

Zeytin

Zeytinyağı

Kekik

Domates suyu

Yapılışı:

Peksimetleri zeytinyağı ve domates suyu ile ıslatıyoruz. Üzerine ince doğranmış domates, peynir kırıntıları, zeytin ve kekik ekleyip bolca zeytinyağı döküyoruz. İşte size hem hafif hem de sağlıklı ve lezzetli bir seçenek.

Yazı ve fotoğraflar: Maria Ekmekçioğlu

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Secured By miniOrange