Kral IV. Henry ve sardalya balığı
“Pisanelli, sardalyanın müzik aletlerinin sesini sevdiğini ve işitebilmek için başını suyun dışına çıkardığını söyler” diyen Alexandre Dumas, ‘Mutfak Sözlüğüm’ adlı kitabında sardalya ile ilgili ilginç bilgiler veriyor: “Sardalyanın 17. yüzyıldan itibaren büyük bir gelir kaynağı olduğu, bir zamanlar yalnızca Porte Louis kentinde yılda 4 bin sardalya fıçısı doldurulduğu anlatılır. Özel lezzetlere düşkün kralımız IV. Henry’nin taze sardalyaya karşı özel bir düşkünlüğü vardı. Dinden döndükten sonra perhiz günlerinde bile öğle yemeğinde sardalya yiyordu.”
Mükemmel bir pesto sosu yapmanın püf noktaları
Kuruyemiş ve peyniri esirgemeyin. Makarna sosu olarak kullanacaksanız, pestoyu kaşıkla büyük bir kâseye koyup pişmiş ve süzülmüş makarnayı üzerine ekleyin. Gerekirse makarna suyuyla sosu seyreltin ve biraz daha parmesan serpiştirin. Unutmayın, pesto yeşil kalması için ısıtılmayan nadir makarna soslarından.
Vietnam mutfağında sığır eti ve Fransızlar
19. yüzyılın ortasında Fransızlar gelene kadar sığır eti Vietnam mutfağında ciddi anlamda tüketilmiyordu. Vietnam tarihine Avrupa’nın yapmış olduğu bu müdahale, mutfak kültürünü oldukça zenginleştirdi. Fransa’nın getirdiği malzeme ve tarifler, günümüzde Vietnam’a özgü pek çok yemeğin ayrılmaz parçası haline geldi. Sığır pho’su bunlardan biri, sığır filetosunu tavada kızartırken yapılan hızlı sallama hareketinden ötürü ‘sarsılan sığır’ anlamında bir ada sahip ‘bo luc lac’ diğer bir örnek.
Mantarlar protein deposu mu?
Her mantarın besin değeri aynı değil. Türüne göre değişmekle birlikte mantarlar yüzde 80-90 oranında su içeriyor. Protein, yağ ve şeker bakımından fakir, A ve D vitamini, mineraller (özellikle fosfor) açısından zengin organizmalar. Mantarların bir protein deposu olduğu yönündeki inanış doğru değil. Bu yanılgı, büyük olasılıkla pek çok mantarın kıvamının sebzelerden çok ete benzemesinden kaynaklanıyor. Mantarlar protein içeriyor ama bu oran et ve diğer hayvansal ürünlere göre çok daha düşük.
Yedikule’nin kellesi, Beykoz’un paçası
Osmanlı döneminin İstanbul’unda çeşitli yiyecekler semtlere göre ünlenmişti. Kanlıca’nın yoğurdu ve gözlemesi, Eyüp’ün kebabı ve kaymağı, Sarıyer’in böreği, Yedikule’nin kellesi, Göksu’nun mısırı, Çengelköy’ün salatalığı, Bebek’in badem ezmesi, Beykoz’un paçası, Vefa’nın bozası, Emirgan’ın kahvesi, Arnavutköy’ün çileği, Tophane’nin nargile içimi… İstanbul’un ünlü kaynak suları ise şunlardı: Taşdelen, Karakulak, Sırmakeş, Kayışdağı, Hamidiye… Kaynak suyunun içtikten sonra mideye ağırlık ve şişkinlik vermeyeni makbuldü.