Sonbaharda Sağlıklı Beslenmenin Altın Kuralları

by efe

Sonbaharın gelişiyle birlikte sıcak havalar ve parlak gökyüzü yerini puslu, bulutlu, zaman zaman yağmurlu ve serin havalara bıraktı. Yaz mevsiminden sonbahara ve kışa geçiş dönemleri nezle, grip, soğuk algınlığı, astım, alerji, romatizma, sindirim sistemi hastalıkları ve depresyon açısından kritik dönemlerdir.  Şimdi değişen havalara ve beraberinde getirdiği sağlık sorunlarına karşı vücudu da hazırlamak, güçlendirmek gerekiyor. 

Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, enfeksiyon hastalıklarının sık görüldüğü, sık tekrarladığı ve ağır seyrettiği sonbahar ve kış aylarında, vücudun doğal savunma sistemi olan bağışıklığı güçlendirmek gerektiğini belirtti. Garipağaoğlu, beslenme ile bağışıklık sistemi ve enfeksiyonlar arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu, beslenme yetersizliğinin, bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyon hastalıklarında artışlara yol açtığını, enfeksiyonlar sırasındaki yetersiz beslenmenin de bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini vurguladı. Sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemi için farklı türlerden ve yeterli miktarda besinlerin tüketildiği bir beslenme alışkanlığının esas alınması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, besinlerde çok az bulunan, güneş ışığı vitamini olarak bilinen D vitamininin, güçlü bir bağışıklık sistemi için vazgeçilmez olduğunu ekledi. Ülkemizde yetersizliği/eksikliği yaygın (%90) olan D vitamininin, güneş ışınlarının az olduğu sonbahar ve kış mevsimleri gibi kırılgan dönemlerde, doktor reçetesi ile destek şeklinde ya da D vitamini ile zenginleştirilmiş besinlerle vücuda alınabileceğini belirtti. 

Güçlü bir bağışıklık için sağlıklı beslenmenin altın kuralları

  • Günlük enerji (kalori) alımına özen gösterin.  Enerjinin fazla alınması şişmanlığa, az alınması zayıflığa, yetersiz beslenmeye neden olur. Bunun için yediğiniz besinlerin miktarlarını ve ne kadar hareket ettiğinizi, yani enerji ihtiyacınızı gözden geçirin.
  • Doymuş yağ (oda ısısında katı yağlar) ve şeker içeren besinlerden gelen enerjiyi azaltın.
  • Düzenli yiyin. Günlük beslenmenizi ortalama 4–6 öğün olacak şekilde planlayın. Üçün altındaki öğünler yetersiz beslenmenize, 6’nın üstündeki öğünler ise sık atıştırmalar nedeniyle şişmanlamanıza yol açabilir. 
  • Günde 2–3 litre (10–15 su bardağı) sıvı tüketmeye gayret edin.  Bunun için su, yeşil-siyah çay, ıhlamur, kuşburnu, ada çayı, karışık çay, ayran, kefir, soda, boza, salep, şalgam vb. içecekler tüketilebilir.
  • Beslenmede çeşitliliğe özen gösterin. Çünkü vücudun karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve su olarak gruplandırılan 50’ye yakın türde besin ögesine gereksinimi vardır. Tek bir besin ile tüm bu öğeleri sağlamak mümkün değildir. 
  • Ekmek çeşidi olarak doğal (rafine edilmemiş/işlenmemiş) undan yapılmış olanlarını tercih edin. Çünkü doğal undan yapılan ekmek, makarna, erişte gibi besinler pek çok vitamin, mineral ve lif açısından, doğal olmayanlara göre zengindir. Bu özellikleri ile rafine edilmemiş tahıllar kardiyovasküler hastalıklar, şişmanlık, kabızlık ve kansere karşı koruyucudurlar. Doğal bir tahıl ürünü olan bulgur da sık sık tüketilmelidir.
  • Bol miktarda sebze ve meyve yiyin. Meyveler, özellikle de sebzeler düşük kalori içerdiklerinden dolayı şişmanlıktan, zengin lif içeriklerinden dolayı kabızlık ve kanser dâhil birçok barsak hastalıklarından, pek çok çeşitteki aktif öge içerdiklerinden dolayı da yine bazı kanser türleri, kardiyovasküler hastalıklardan koruyucudurlar.  Bu nedenle her gün 2–3 orta boy meyve, 3–4 porsiyon pişmiş ya da çiğ sebze tüketin. Özellikle yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı renkli olanlarını, örnek vermek gerekirse,  koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç, kayısı, turunçgiller, böğürtlen, ahududu, kızılcık, kırmızı lahana, kırmızıbiber, kırmızı pancar, brokoli, domates, siyah üzümü tercih edin.
  • Sebze ve meyvelerin mevsiminde üretilenlerini tercih edin. Örneğin yazın domatesi, karpuzu, kışın havucu, portakalı tüketin. 
  • Et tüketiminde, dana, tavuk, balık, hindi gibi çeşitliliğe özen gösterin. Kırmızı et ve tavuğun bir kısmını balık ile değiştirin.
  • Haftada 3-4 kez yumurta yiyin.
  • Protein, kalsiyum, demir, potasyum, lif açısından zengin olan kuru baklagilleri ihmal etmeyin. 
  • Yağ tüketiminizi azaltın. Yemeklerinizde katı yağ yerine, sıvı yağları özellikle de zeytinyağını tercih edin. Yemeklerinizi pişirirken kızartmalardan kaçının. Çünkü kızartma sırasında yüksek ısıda sürekli yanan yağların kanser oluşturma riski yüksektir.
  • Şeker ve şekerli besinleri çok sık tüketmeyin. Şeker vücuda sadece kalori verir. Fazla tüketildiğinde şişmanlığa ve diş çürümesine neden olur.
  • Tuz tüketiminizi gözden geçirin. Tuzun fazla tüketilmesi ileri dönemde yüksek tansiyona yol açabilir. Bu nedenle tuzluğu masadan uzak tutun. Yemeklerin tadına bakmadan tuz eklemeyin. Yemeklerin tadını tuz yerine baharatlarla zenginleştirin.
  • Mutfağınızda ev yapımı besinleri tercih edin, hazır olanlarından (çorbalar, meyve suları, köfteler, et-tavuk suyu tabletleri vb.) uzak durun. Çünkü hazır besinlerin besleyici değerleri düşüktür. Katkı maddeleri içerebilirler. Tuz oranları yüksektir. 
  • Yiyeceklerinizi fırın, ızgara, haşlama ve buğulama gibi sağlıklı pişirme yöntemlerini kullanarak hazırlayın.

Sonuç olarak mevsiminde, doğal, farklı türden, uygun hazırlama ve pişirme yöntemleri ile hazırlanmış, tahıl, sebze ve meyvelerin bol, hayvansal besinlerin yeterli tüketildiği bir beslenme alışkanlığı güçlü bir bağışıklık açısından vazgeçilmezdir. Böyle bir beslenme alışkanlığı ile hastalık riskleri azalacak, toplum sağlığı korunacak, sağlık harcamaları azalacaktır. 

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Secured By miniOrange