Toprağa, tohuma, gezegenin tüm canlılarına saygılı, “Başka bir dünya, başka bir yemek alışkanlığı mümkün” diyen Geko, Adana’nın en sıra dışı mekânı…
Et cenneti Adana’da vegan ve vejetaryenlerin de yemek yiyebileceği, kullanılan tüm malzemelerin yerel, tüm türlerin yaşam hakkına saygılı, adil üretilmiş ve karbon izinin düşük olmasına dikkat edilen bir kafe bulunduğunu, üstelik pek çok müdavimi olduğunu biliyor muydunuz? Sizi Geko ile tanıştıralım…
Geko’nun nasıl doğduğunu kurucularından Zeynep Şanlıer Tansuğ şöyle anlatıyor: “2015 yılında ‘gerçek, adil üretilmiş ve sürdürülebilir gıda’yı soframıza makul koşullarla koyabileceğimizi, bunu paylaşabileceğimizi anlatma ihtiyacıyla doğdu. Ve tabii ‘bir arada olma’ ihtiyacı en büyük motivasyonumuzdu. Adana’da 2014 yılında Banadura Gıda Topluluğu’nu oluşturduk. Atalık tohumlarla, pestisit ve kimyasal gübre kullanmadan, alternatif tarım ve zararlılarla mücadele yöntemlerini kullanmayı ilkesel olarak kabul eden küçük çiftçilere ulaşmak istiyorduk. Onlarla bir toplum destekli tarım modeli oluşturmak gibi bir hedefimiz vardı. İlk zamanlarda Geko, bu çiftçilerden gelen ürünlerin topluluk içinde paylaşılabileceği ve topluluğumuzun bir araya gelebileceği bir mekândı. O sırada mutfağımız ve menümüz de şekillenmeye başladı. Çiftçilerden gelen ürün miktarı, hangi dönemde hangi ürünün çıkacağı, temel malzemeleri nasıl edinebileceğimiz gibi konularda araştırmalarımızı sürdürüyorduk. Çember böylece kurulmaya başladı yani. Çiftçilerin bu şekilde üretim yapabileceği ve bunun bir pazarı olduğu, dolayısıyla ‘gıdanın dönüşümü’nün mümkün olduğunu anlatma ihtiyacımız vardı. Nitekim bu ürünlerle yaptığımız yemekler, ekmekler, turşular, reçeller, tatlılarla tüketicilere ulaşmayı başardık. Bunu yaparken de ‘gerçek gıda’yı konuşma şansımız oldu. Sonuç olarak biliyorduk ki, biz eğer güzel bir sofra kurup misafirlerimizi davet edersek; o sofranın etrafında her şey konuşulabilir ve iyi bir yemek herkesi iyi hissettirir.”
Neden Geko ismini tercih ettiniz?
Gekogiller ya da ev kelerleri sıcak iklimlerde yaşar. Bu bölgede yaşayan geko türleri ve hatta endemik olan Doğu Akdeniz keleri ismimizin kaynağı. Buralarda ‘el öpen, tuza türküren, süleymancık’ gibi yerel isimleriyle anılırlar. Evin bereketi olduğuna inanılır ve asla geldiği haneden kovulmaz. Bereket kavramı hayatımızda çok gerilerde bıraktığımız bir kavram. Onu temsil ettiği için Geko. Bunun yanı sıra biz doğa sporları ile uğraşan ve seyahat etmeyi çok seven insanlarız. Geko bu bakımdan da önemli bir sembol.
Adana gibi et cenneti bir şehirde vejetaryen ve vegan ürünlerin yer aldığı bir kafe açmak oldukça iddialı değil mi? Bu konuda neler söylemek istersiniz, hiç tereddütleriniz olmadı mı ilk başlarda?
Aslında Geko’nun salt vegan ve vejetaryen bir mutfak oluşturmak gibi bir kaygısı yok. Menümüzde hayvansal ürünler de bulunuyor. Ancak bunu en aza indirdik; çünkü endüstriyel hayvancılık yöntemlerinin dünyayı nasıl olumsuz etkilediğini bugün her ortamda konuşabiliyoruz artık. Amazon Ormanları’ndaki yangınlar mesela… Geko mutfağında diğer kullandığımız ürünlerde olduğu gibi nereden, nasıl geldiğini ve nasıl üretildiğini bildiğimiz tavuk, yumurta, et kullanılıyor. En uygunu edinilemediği zaman sofraya konmuyor. Örneğin, sırf vegan bir menü oluşturalım diye dekarlarca alanda, konvansiyonel tarımla üretilmiş paketli soya ürünleri ile menüler hazırlamıyoruz.
Adanalılar mutfak konusunda oldukça muhafazakâr diyebilirim. Bunu dönüştürmek hiç kolay olmadı tabii. Ama biliyorduk ki bir kere Geko’ya gelen ve ürünlerimizden tadan kişi mutlaka tekrar gelecektir. Çünkü mesela sadece sızma zeytinyağı ve tereyağı kullanıyoruz. Kimsenin yemekten sonra midesi yanmıyor. Göz göze, kalp kalbe hissettiğimiz, üretim sürecine dahil olabildiğimiz üreticilerden edindiğimiz ürünlerle menüler hazırlamaya çalışıyoruz. Ayrıca geleneksel Adana mutfağına küçük dokunuşlar yapmamız insanları etkiliyor. Adana gibi etçil bir memlekette işimiz zor gibi görünse de giderek artan talep bizi mutlu ediyor. İnsanlar yeni lezzetleri denemeye daha açık eskisine göre ve “Geko’da yapılıyorsa iyidir” gibi bir algıları var. Çok farklı baharat ve otlar kullanıyoruz. Bunlar da sofraya koyduğumuz her şeyi büyülü kılıyor.
Bildiğiniz ve artık bugün her ortamda konuşmayı başarabildiğimiz gibi tüketim tercihlerimiz dünyayı ve geleceğimizi belirliyor. Yani “Ne yiyorsak oyuz” ilkesi bizim hem hayatımızın hem de işletmemizin temel felsefesi. Bu kaygılara sahip bir işletmeye gelen müşteriler de bu çemberin parçası olarak katkı sağlıyor ve kendisini iyi hissediyor. Çünkü bir arada olmaya ihtiyacımız var!
Kahvaltı menünüzde ne gibi seçenekler var?
Biz haftanın 6 günü açık olan bir işletmeyiz. Pazar günü herkesin tatil hakkıdır çünkü. Bu yüzden en çok cumartesi günleri kahvaltımız ilgi görüyor. Ancak her gün, her saat Geko’da kahvaltı edebilirsiniz. Kahvaltımız oldukça ünlüdür. Adana’da benzeri bir kahvaltı seçeneği de yok. İnsanlar bahçemizde, yeşilin ortasında kendilerini Ege’de hissettiklerini söylüyor. Ev yapımı reçeller (domates, patlıcan, beyaz kiraz ve daha pek çok çeşit), zeytin ve peynir çeşitlerimiz, dillere destan omletimiz, muhammara, zeytinyağına banmalık zahterli kuru domates, ızgara sebzeler, mevsimine göre taze yeşillikler, ev yapımı börek, kek, simitler, atalık tohumlarla üretilmiş ekşi mayalı ekmekler ve daha pek çok seçenek sofranıza sunuluyor.
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu aralık itibarıyla cumartesi günleri açık büfe kahvaltımız başlıyor. Büfemiz saat 10.00-15.00 arasında açık oluyor. Bol yeşillikli salatalar, meyveler, bazen humus, bazen mercimek köftesi… Her hafta yepyeni sürprizlerin olduğu bir büfe. Açık büfe dediğime bakmayın, her şeyin yeteri kadar olduğu bir büfe. Mevsimsel, yerel ve adil üretilmiş ürünlerin kullanıldığı Geko usulü, sade ve sahici. Örneğin kışın büfemizde domates ve salatalık yerine rengarenk havuçlar, pancar gibi mevsim ürünleri bulunuyor. Ayrıca kahvaltı menümüzde simit tabağı ya da omlet tabağı gibi daha sade seçenekler de bulunuyor.
Menüyü oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Biliyoruz ki soframıza koyduğumuz her şey gezegenin nadide bir armağanı. Geko’nun mutfağını özel kılan, kullanılan malzemelerdir. Sunduğumuz meyve, sebze ve etin kökenini, nereden geldiğini, nasıl üretildiğini biliriz. Önceliğimiz, kullandığımız malzemelerin ille de organik olması değil; yerel, tüm türlerin yaşam hakkına saygılı, adil üretilmiş ve karbon izinin düşük olması. Menümüzde hazır paketli ya da poşetli içecek sunmuyoruz. İçtiğiniz bitki çaylarında, meyve suyu ya da şerbetlerde kullandığımız şifalı otların, meyvelerin pek çoğunu doğaya bulaştığımız, keşif, yürüyüş ve tırmanış etkinliklerimizde dağlarda, yaban çalılarından biz topluyoruz ya da bildiğimiz ellerden geliyor. Kullandığımız un dost ellerde, yerel tohumla üretilen, her bir tanesinin kıymetini bilen değirmenlerde öğütülmüş organik karakılçık unu. Süt ürünlerinde yine yerel, en az bizim kadar gezegene ve tüm yaşam hakkına saygılı keçi ürünlerini tercih ediyoruz.
Kurucusu ve paydaşı olduğumuz Çukurova Ekolojik Yaşam İnisiyatifi ve Banadura Gıda Topluluğu’nun desteklediği, dayanışma içinde olduğu çiftçilerimizin ürettiği ürünlerini kullanmak önceliğimiz. Mevsimi olmayan hiçbir sebze ya da meyve kullanmıyoruz. Geko’da mutlaka mevsiminde üretilmiş ürünler tercih edilir. Yani kışın ortasında çilekli turta yemeniz mümkün değildir. Kullandığımız ürünlerden dekorasyon ilkelerimize, çalışma koşullarımızdan ürün sunum ve servis anlayışımıza ekosisteme uyumlu olma ilkesi ile hareket ediyoruz.
Geko’nun felsefesi nedir, biraz anlatır mısınız bize?
Geko, müştereklik kavramı ile şekillenen ve bu ilkeyle büyüyen bir mekân. “Geko neden var?” sorusuna vermeyi en sevdiğimiz yanıt şu: “Çünkü bir arada olmaya ihtiyacımız var. Aynı odanın içinde yan yana, yan masalarda göz göze, söz söze olmaya ihtiyacımız var. Kulağımıza çalınan herhangi bir kelimenin yarattığı umuda ihtiyacımız var. Başka türlerle, bitkilerle, böceklerle, salyangozlar, kediler ve köpeklerle olmaya, onlara temas etmeye ihtiyacımız var. Başka bir dünyanın, başka bir yemek alışkanlığının, başka şeylerin mümkün olduğunu anlamaya, görmeye; toprağa, tohuma ve gezegenin tüm canlılarına saygımızı göstermeye ve bunu daha da görünür kılmaya ihtiyacımız var. Biz ‘Gekogiller’ iyinin, güzelin, umudun peşindeyiz. Size ihtiyacımız var…”
Adanalılardan nasıl tepkiler aldınız, alıyorsunuz, müdavimleriniz kimler?
Geko’nun sağlam bir müdavim kitlesi var. Farklı yaş ve sosyo-ekonomik gruplardan. Vegan ve vejetaryen seçenek arayan Adanalılar ve daha çok Adana’ya misafir olarak gelenler muhakkak buraya uğrar. Burayı insanlar genellikle ‘kentin ortasında başka bir dünya’ olarak tanımlıyor. Gerçekten de kentin en işlek caddelerinin tam ortasında bir apartmanın arkasında, betondan mümkün olduğunca arınmış bir vaha gibi Geko. Mekânı, çalan müzikleri, yemekleri seviyorlar. Ne yediklerini, içtiklerini bilmeyi seviyorlar. Mutfağımız açık mutfak, önlerine gelen her şeyin nasıl hazırlandığını görebilmeyi seviyorlar. Her an yan masada bir sohbetin içinde bulabiliyorlar kendilerini. Kulaktan kulağa yayılan bir şöhretimiz var. Burayı ‘güvenli alan’ olarak tanımladıklarını söyleyebilirim.
Geko’da workshop’lar ya da farklı kültürel etkinlikler de oluyor sanırım. Aralık-ocak döneminde neler olacak?
Geko pek çok etkinliğe ve atölyeye ev sahipliği yaptı bugüne kadar. Bunların arasında ‘Geko Sohbetleri’, atölyeler, film gösterimleri başta geliyor. Bu sohbetler kapsamında ‘Gönüllü Sadelik’, ‘Kentten Kıra Kariyer ve Çocuk’, ‘Daha Az Atık’, ‘Kentte Bahçe’, ‘Bir Film Yapmak’, ‘Otizm’ gibi konuları konuştuk ve yine benzer konuları konuşmaya devam edeceğiz. Yolu Adana’dan geçen bütün seyyahlar muhakkak buraya uğrar ve zamanları uygunsa deneyimlerini paylaşabilecekleri buluşmalar düzenlemeye gayret ederiz. Örneğin geçen yıl ‘Kinocycle’ı ağırladık. Onlar yaklaşık iki yıldır bisikletleriyle dolaşıp film çekiyor mesela. Ücretli ve ücretsiz düzenlediğimiz atölyelerimizde ise yine sürdürülebilirlik ve gerçek gıdayı merkeze almayı tercih ediyoruz. Ekşi maya ekmek, tohum topu, turşu yapım, fermente yiyecekler, dönüştür-yeniden kullan, bez çanta, örgü gibi atölyeler düzenliyoruz. Ayrıca Geko, akustik konserlere de ev sahipliği yapıyor. Dediğim gibi amacımız bir arada olmak.
Şubeleşmek gibi planlarınız var mı?
İstanbul, Antalya ve Eskişehir’den oralarda olmamız için teklifler geldi ancak henüz böyle bir planımız yok. Geko’nun en önemli özelliklerinden birisi de yer aldığı mahallenin ve mahallelinin mekânı olması. Üreticimizden, müşterimize müştereklik zeminine oturması. Bunu sağlayabileceğimiz koşullar oluşursa neden olmasın.
Adres: Cemalpaşa Mah. Vali Yolu Cad. D: No: 11, Seyhan/Adana
Telefon: 0322 999 18 20
Çalışma saatleri:
Pazar hariç her gün 10:00-19:00 saatleri arasında açık. Etkinliklere göre gece yarısını da bulabiliyor. Pazar günleri de bazen grup kahvaltısı, doğum günü ya da atölyeler düzenlenebiliyor.