Yemek yapmak tıpkı resim yapmak, müzik bestelemek ya da şiir yazmak gibi bir sanat. Şu an ve şimdiyi yaşamamızı sağlayan, ruhumuza şifa veren bir tür meditasyon. Ve daha fazlası da var.
Geleneksel kültürlerde, ailede mutfağın şefleri kadınlardır ve yemek yapmak pratik bir sanat olarak annelerden kızlara geçer. Erkeklerin yemek yapma rolü ise piknik ve gezilerde mangal yakmaktan ibarettir. Modern yaşam bu durumu biraz daha değiştirerek kadınların asli görevlerinden biri olan yemek yapma işini erkeklerin de üstlenmesini bir anlamda gerekli hale getirdi. Her ne kadar bazıları için angarya bir iş, tamamlanması gereken bir görev olsa da, yemek yapmak canımızın istediği lezzetleri tatmanın ve bunu sevdiklerimizle paylaşmanın yanı sıra birçok psikolojik yarar sağlar. Uzun bir çalışma gününün ardından stres atmamıza, yaşadığımız ana odaklanarak denge, koordinasyon ve duyusal farkındalığımızın artmasına, zamanı yönetme becerimizin gelişmesine, elde ettiğimiz somut bir sonuçla başarı duygusunu hissetmemize, kendimize güvenimizi artırmamıza, günlük aktivitelerimizde yer veremediğimiz yaratıcılığımızı kullanmamıza ve tüm bunların toplamında kendimizi iyi hissetmemize yardımcı olur. Yemek yapmak psikolojik yararları nedeniyle depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, stres, bağımlılık ve özgüven sorunları gibi pek çok ruhsal sorunla mücadelede etkili bir terapötik yol olarak kullanılır. Temel amaç, odaklanma ve farkındalık ile hedefe yönelik olumlu davranışlarda bulunma becerisini artırmaktır; çünkü hedefe yönelik eylemlerin kazandırdığı amaçlılık duygusunun verdiği enerji, insanın olumlu düşünmesini ve davranmasını sağlar. Yaratıcılık ve hayal gücünün birleştiği, hedefe yönelik ve ödüllendirici bir eylem olan yemek yapmak da insanın olumlu düşünme kapasitesini artırır. Üretme, başarı ve haz duygularının bir arada yaşanmasını sağlayarak özgüveni ve benlik saygısını güçlendirir.
FARKINDALIĞIN GÜCÜ
Yemek yapmak sabır, sükûnet, farkındalık ve konsantrasyon gerektirir. Farkındalık, şu an ve şimdinin bilincinde olmak, düşüncelerimizi ve duygularımızı iyi ya da kötü olarak yargılamadan dışarıdan gözlemlemek, hayatın yanımızdan akıp gitmesine izin vermeden anı yaşamaktır. Yemek yapmak, beş duyunun ve haz duygusunun aktif olduğu sakinleştirici bir duygusal deneyim olarak şu an ve şimdiyi yaşamanın tatmin edici yollarından biridir. Malzemeleri soyarken, doğarken ya da karıştırırken yaptığımız ritmik hareketler, dikkatimizi sadece o ana vermemizi sağlayarak sürekli zihnimizde olan diğer düşüncelerden uzaklaşmamıza olanak verir. Bu sayede günlük rutini kırmamıza ve zihinsel yorgunluğunuzu atmamıza yardımcı olur.
MEDİTASYON ETKİSİ
Yemek yaparken her bileşen fiziksel bir değişim geçirir. Bu değişikliklerin gözlemlenmesinin bir tür meditasyon ve terapi tekniği olduğu kanıtlandı. Örneğin büyük bir küp beyaz soğan, tavada cızırdayan küçük kahverengi bir forma dönüşürken koku, doku, ses ve boyut değişikliklerini izlemek rahatlatıcı bir etki sağlar.
Meditasyon tüm dikkat ve konsantrasyonu tek bir noktaya odaklayarak zihni boşaltmayı amaçlar. Meditasyonda odak, nefesimiz, duyularımız, bir söz ya da cisim olabileceği gibi bir eylem de olabilir. Her şeyi bilgisayarlar ve elektronik cihazlarla yaptığımız ve sanal bir dünyada gerçeklik duygusundan uzaklaştığımız günümüzde; kendi ellerimizle yaptığımız, kelimenin tam anlamıyla gerçek olan yemek yapmak, şu an ve şimdiyi yaşamamızı sağlar. Yani yemek yapmak insanı sosyal medya ve sanal âlem canavarından korur ve ruha şifa verir.
DUYULARIN GELİŞMESİ
Yaşamı duyularımız yoluyla algılar ve deneyimleriz. Duyularımızı ne kadar fazla kullanırsak o kadar çok olgunlaşırlar ve biz de böylece yaşama daha kolay uyum sağlarız. Duyuların kullanılması, beyin faaliyetleri için çok önemlidir. Çünkü duyular, zihnin algılamasını sağlayan araçlardır ve algılama ne kadar fazla olursa zihin de o ölçüde gelişir. Düşünme, algılama, duygu ve davranışlarımızla ilgili tüm süreçleri yöneten zihnimizin gelişmesi, ruhumuzun zenginleşmesi anlamına gelir. Yemek yapmak, duyma, dokunma, görme, tat ve koku alma olan beş duyumuzu yoğun bir şekilde kullandığımız bir tür zihin egzersizidir. Yemek yemek vücudumuzu beslerken, yemek yapmak da ruhumuzu besler.
YARATICILIĞIN ORTAYA ÇIKIŞI
Yemek yapmak, tıpkı resim yapmak, müzik bestelemek ya da şiir yazmak gibi bir sanattır. Günlük yaşamın sıkıcı ve bunaltıcı karmaşası yaratıcılığımızı kullanmamıza izin vermez ama mutfağı bir yaratıcılık atölyesi olarak kullanabiliriz. Farklı malzemeler ve yöntemlerle farklı tatlara ulaşmak için tek yapmamız gereken şey denemek olacaktır. Yoğun iş temposunun sıradanlığı, çözülmesi gereken sorunlar ve tamamlanması gereken görevlerin altında sıkışıp kalan yaratıcı düşüncelerimizin sıyrılıp açığa çıkması için özgürce hareket edebiliriz.
KONTROL VE DENGE ARTIŞI
Yemek yapmak, karar verme ve kontrol becerisini artırır ve yaşamımız üzerinde daha fazla kontrole sahip olmamıza yardımcı olur. Yemek yaparken kullandığımız karar verme, plan yapma, organizasyon, koordinasyon, zaman yönetimi ve denge gibi beceriler, ruh sağlığının temel öğelerindendir. Yemek yapmak karar verme ve planlama ile başlar. Ne yapacağımıza, hangi şekilde yapacağımıza karar verdikten sonra, ne zaman ve nasıl yapacağımızı planlarız. Yemek yapma işlemleri tüm süreç boyunca tam odaklanma gerektirir ve kontrol tamamen bizdedir. Uyguladığımız tarifin adımlarını tek tek sırasıyla izlerken koordinasyon ve denge becerilerimizi kullanırız. Zihnimiz yaptığımız işlemlere odaklanarak konsantre olur ve düşünce sürecini buna göre yönlendirir. Bu kendiliğinden konsantrasyon durumu, zihni meşgul olduğu tüm düşüncelerden uzaklaştırarak ve olumsuz düşünceleri frenleyerek endişe, ruhsal karmaşa ve stresi azaltır, rahatlama sağlar.
SEVGİNİN PAYLAŞIMI
Yiyecekler aynı zamanda sevgi ve keyif duyguları, tatiller, kutlamalar, aile ve maneviyat ile de bağlantılıdır. Yemek genellikle sevdiklerimiz için yaptığımız bir eylemdir; hem kendimizi hem sevdiklerimizi fiziksel ve duygusal olarak doyurma yoludur hem de sevgi ve aşkın en derin ifadesidir.
En çok da sevdiklerimize yemek yaparken özeniriz, onlar için en iyisini, en güzelini hazırlamak isteriz. Çünkü yaptığımız yemeği beğenmelerini isteriz. Neden mi? Onların keyif almalarını ve mutlu olmalarını isteriz de ondan… Ayrıca sevdiklerimizin takdirini kazanmak ve övgü almak da hoşumuza gider. Böylece gurur ve değerlilik duygumuz artar, bu da özgüvenimizin artması anlamına gelir.
Cem Keçe