Kahve, kararında tüketildiğinde pek çok hastalığa karşı koruyucu etkileri olan bir içecek. Uzmanlar, günde 4 fincanı geçmememiz ve gün içerisinde 2 litre su tüketmemiz konusunda uyarıyor. Ama dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta daha var: Kahveyi tüketebileceğimiz miktarda, taze öğütülmüş olarak satın almak ve saklama koşullarına dikkat etmek!
Kahve, dünya çapında yaygın bir şekilde tüketilen içeceklerin başında geliyor. Yapılan araştırmalar, kahvenin karaciğer hastalıkları, nörolojik hastalıklar ve bazı kanser türlerine yakalanma riskini azalttığını ortaya koyuyor. Kahvenin, tip 2 diyabet, parkinson hastalığı, siroz ve kardiyovasküler hastalıklara karşı da koruyucu etkileri bulunuyor. Kahvenin faydaları bu kadarla da kalmıyor, içeriğinde kafeinden ziyade birçok yararlı biyoaktif maddeler de bulunuyor. Ayrıca kahve, östrojenik etkisinden ötürü kemik mineral yoğunluğunun artmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle de kahve içeriğindeki kafeinin, kemik yoğunluğunun azalma riskini telafi ettiği söylenebilir.
Kahvenin koruyucu etkileri var
Kahveyi kafeinsiz tüketmek, istenmeyen bazı etkilerden korunmamızı sağlayabilir. Aynı şekilde kahveye süt eklenmesi de tavsiye edilebilir. Yine yapılan araştırmalardan örnek verecek olursak; günde 3-5 fincan kahve içen kişilerde kardiyovasküler hastalık riskinin azaldığı tespit edilmiş. Ayrıca yapılan çalışmalarda hem kafeinsiz hem de kafein içeren kahvenin tip 2 diyabetten koruduğu gözlenmiş.
Kahvenin içeriğindeki polifenol ve kafein gibi biyoaktif maddelerin, kolorektal kanser ve prostat kanserine karşı koruyucu etkileri var. Hem kafein içeren hem de kafeinsiz kahveler için aynı faydalardan bahsedebiliriz.
Kafeinle ilgili en çok merak edilen durumlardan biri de diüretik etkisi olup olmadığı yani vücuttan idrarla su atılımını artırıp artırmadığı… Yapılan çalışmalarda uzun süre kafein almamış kişiler peş peşe yüksek miktarda kafein alırsa, örneğin 2-3 fincan veya 250-300 mg kafein (5-8 fincan çaya denk geliyor) idrar atımı uyarılıyor. Ancak düzenli çay ve kahve tüketen kişilerde kafeine tolerans gelişiyor ve diüretik etkisi gittikçe azalıyor. Günlük düzenli tüketilen kahvenin böyle bir etkisinin bulunmadığını söyleyebiliriz.
Günde 4 fincanı aşmayın
Buraya kadar faydalarını saydık ama aşırı kahve tüketenlerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar da var. Öncelikle aşırı kahve tüketimi susuzluk hissini gidereceğinden, kişinin yeteri kadar su içmesini engelleyebilir. Bu nedenle eğer bir kahve tiryakisiyseniz günde 2 litre su tükettiğinizden emin olun.
Kahve, kan basıncını yükseltebiliyor. Özellikle hipertansiyon hastası ve uzun süredir kafein içeren bir ürün tüketmemiş kişilerin, fazla kahve tüketmesi riskli olabiliyor. Ayrıca kahve, safra kesesinin kasılmasına neden olduğundan, safra taşı olanlara da önerilmiyor.
Günde 400 mg kafein sağlıklı yetişkinler için zararsız kabul ediliyor; bu da diğer kafein içeren içecekler hariç günde 4 fincan kahveye denk geliyor. Birçok yetişkin için bu miktarlarda kafein herhangi bir sorun teşkil etmezken, çocukların kafein almamaları, ergenlik döneminde ise kısıtlanması gerekiyor.
Peki 400 mg kafein sınırı aşıldığında neler oluyor? Sinirlilik, uykusuzluk, migren ağrısı, kan basıncında artış, sık idrara çıkma, mide ağrısı gibi sorunlarla karşılaşmak mümkün. Demir eksikliği yaşayan kişilerin et, tavuk, balık gibi demir içeren yiyeceklerin tüketiminin üzerinden en az 1.5 – 2 saat geçtikten sonra kahve tüketmeleri öneriliyor.
Taze öğütülmüş alın, iyi saklayın
Kahve tüketimiyle ilgili olabilecek risklerden biri de mikotoksinler. Tahıllarda, kurutulmuş meyvelerde ve kahvede yetişebilen küfler, mikotoksin adı verilen toksik kimyasallar üretiyor. İçtiğimiz kahvede, yediğimiz tüm yiyeceklerde bu mikotoksinlerden zararsız düzeyde bir miktar bulunabiliyor. Ancak uygunsuz saklama koşullarında, bunların miktarı artabiliyor. Özellikle nemli ortamlarda saklanan ve hava ile temas eden kahvelerde mikotoksin oluşumu riski daha yüksek. Bu nedenle kahvenin kapalı ve kuru ortamlarda saklanması gerekiyor. Ayrıca kahvenin kavrulması, mikotoksin miktarını azaltıyor; yani kavrulmuş kahvelerde mikotoksin bulunma olasılığı daha düşük. Yine kafein, küflerin oluşumunu engellediğinden kafeinsiz kahvede mikotoksin bulunma olasılığının daha yüksek olduğunu da belirtelim. Kısaca risklerden korunmak için kafeinli ve öğütülmüş kahveleri tercih etmekte fayda var. Ayrıca kahveyi çok uzun süre bekletmemeye, kuru ve hava almayan koşullarda muhafaza etmeye de özen gösterin.
Özellikle nemli ortamlarda saklanan ve hava ile temas eden kahvelerde mikotoksin oluşumu riski var. Kahvenin uzun süre bekletilmemesi, kapalı ve kuru ortamlarda saklanması gerekiyor.