Yazı: Dr. Cem Keçe
Günümüzün moda trendlerinden biri olan yemek yapma kursları, insanın hayatta kalmak için hava ve sudan sonraki en önemli ihtiyacı olan yemeği bir hobiye dönüştürmüş durumda… Bu hobi, kadınların asli görevlerinin başında gelen yemek yapma işini, hem kadınlar için angarya olmaktan çıkararak eşleriyle birlikte yapacakları eğlenceli bir etkinliğe dönüştürüyor hem de erkeklere yemek yapmanın hazzını keşfetme fırsatı veriyor. Madolyonun öbür yüzünde ise yemek yapmanın, erkeklerin ilişkilerine ve kendilerine katacağı artı değerler yer alıyor.
Yaşamı duyularımızla algılar ve deneyimleriz. Duyularımızı ne kadar fazla kullanırsak o kadar çok olgunlaşırlar ve biz de böylece yaşama daha kolay uyum sağlarız. Yemek yapmak beş duyumuzu da kullandığımız bir tür zihin egzersizidir. Yemek yemek vücudumuzu beslerken, yemek yapmak da ruhumuzu besler. Yemek genellikle sevdiklerimiz için yaptığımız bir ‘sevgi sunma eylemi’dir. Hem kendimizi hem de sevdiklerimizi fiziksel ve duygusal olarak doyurma yoludur; sevgi ve aşkın en derin ifadesidir. En çok da sevdiklerimize yemek yaparken özeniriz, onlar için en iyisini, en güzelini hazırlamak isteriz. Çünkü yaptığımız yemeği beğenmelerini isteriz. Bu isteğimizin iki nedeni vardır:
Birincisi, sevdiklerimizin keyif almalarını ve mutlu olmalarını; ikincisi ise onların takdirini kazanmak ve övgü almak istememizdir. Böylece gurur ve değerlilik duygumuz artar, bu da özgüvenimizin artması anlamına gelir. Duygusal ilişkilerde yemek yapmanın özel bir yeri vardır. Yemek yapmak, çift ilişkilerinde, Gary Cahpman tarafından tanımlanan beş sevgi dilinden biri olan ‘hizmet davranışlarında bulunma sevgi dili’ni kullanma biçimlerinden biridir. Hizmet davranışları, sevdiğimiz kişinin hoşuna giden şeyler yapmak demektir. Hizmet ederek, yani onu mutlu edecek, sevindirecek
şeyler yaparak, onu ne kadar çok sevdiğimizi gösteririz. Yemek yapmak, karar verme ve kontrol becerisini artırır; yaşamımız üzerinde daha fazla kontrole sahip olmamıza yardımcı olur. Yemek yaparken kullandığımız karar verme, plan yapma, organizasyon, koordinasyon, zaman yönetimi ve denge gibi beceriler, ruh sağlığının temel öğelerindendir.
Şu An ve Şimdiyi Yaşamanın Keyfi
Yemek yapmak karar verme ve planlama ile başlar. Ne yapacağımıza, hangi şekilde yapacağımıza karar verdikten sonra, ne zaman ve nasıl yapacağımızı planlarız. Yemek yaparken tek bir şeye konsantre oluruz ve kontrol tamamen bizdedir. Uyguladığımız tarifin adımlarını tek tek sırasıyla izlerken koordinasyon ve denge becerilerimizi kullanırız. Zihnimiz, yaptığımız işlemlere odaklanarak konsantre olur ve düşünce sürecini buna göre yönlendirir. Bu kendiliğinden konsantrasyon durumu, zihni meşgul olduğu tüm düşüncelerden uzaklaştırarak ve olumsuz düşünceleri frenleyerek endişe, ruhsal karmaşa ve stresi azaltır, rahatlama sağlar. Yemek yapmak, sabır, sükûnet, farkındalık ve konsantrasyon gerektirir. Farkındalık, şu an ve şimdinin bilincinde olmak, düşüncelerimizi ve duygularımızı iyi ya da kötü olarak yargılamadan dışarıdan gözlemlemektir. Farkındalık, hayatın yanımızdan akıp gitmesine izin vermeden anı yaşamaktır. Yemek yapmak, beş duyunun ve haz duygusunun aktif olduğu sakinleştirici bir duygusal deneyim olarak şu an ve şimdiyi yaşamanın tatmin edici yollarından biridir. Bu anlamda, yemek yapmak bir tür meditasyondur. Meditasyonda odak, nefesimiz, duyularımız, bir söz ya da cisim olabileceği gibi bir eylem de olabilir. Her şeyi bilgisayarlar ve elektronik cihazlarla yaptığımız ve ‘sanal’ bir dünyada gerçeklik duygusundan, şu an ve şimdiyi yaşamaktan uzaklaştığımız günümüzde, kendi ellerimizle yaptığımız, kelimenin tam anlamıyla ‘gerçek’ olan yemek yapmak, şu an ve şimdiyi yaşamamızı sağlar.
Kadının Kalbine Giden Yol da Midesinden Geçer
Çoğu zaman mecburiyetten, bazen de daha özel nedenlerle yemek yaparız. Yemek yapmanın mecburiyet kısmı çoğunlukla kadınlarla ilgilidir; çünkü toplumsal uzlaşma, yemek yapma görevini kadına vermiştir. Yalnız yaşayan erkekler için de yemek yapmak mecburiyet olsa da yemek yapmanın özel nedenleri genellikle erkekler için geçerlidir. Bir erkeği, partneri için yemek yapmaya yönlendiren birçok motivasyon olabilir. Bu motivasyonlar da partner ilişkisinin evrelerine göre farklılık gösterir. Yeni bir ilişki başlarken erkek, partnerine özel hazırlayacağı yemek için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünür; çünkü bu yemek sadece karın doyurmak için yenecek bir yemek olmayacaktır. Bu özel hediye ile onun ne kadar değerli olduğunu göstererek partnerini etkileyecek, beğeni ve övgü alacaktır. Özenle ve sadece onun için hazırlanmış bu yemekle
erkek, kadının gönlünü fethetmek amacı dışında ona kendini anlatmak, kendisinin diğer erkeklerden farklı, kadının da onun için özel olduğunu göstermek ve “Zekiyim, becerikliyim, yaratıcıyım, çok yönlüyüm, kendi başımın çaresine bakacak kadar güçlüyüm, paylaşımcıyım, seninle hayatımı paylaşmaya hazırım, kültürlüyüm, maço değilim, kadınımın duygularına hitap ederim, onun için bir şeyler yapmak bana zevk verir ve sen buna değersin” mesajını vermek ister. Kendini partnerine ispat etmeyi amaçlayan erkeğin hazırladığı bu yemekle çift, karşılıklı olarak birbirlerini tanıma, keşfetme fırsatı bulduğu gibi, ortamın romantizmi ve erotizmiyle cinselliğin de kapılarını aralarlar. “Altı üstü bir yemek, nasıl bu kadar etkili olabilir?” diye düşünmeyin; çünkü kalbine giden yol midesinden geçen erkek, bu yolu partnerine ulaşmak için de kullanır ve ona sevgisini ifade ederek gönlünü fethetmek ister. Belli bir süredir devam eden bir ilişkide ise erkek, hayatı paylaşmak, ilgi ve heyecanı canlı tutmak, sevgisinin devam ettiğini göstermek ve partnerine yardımcı olmak amacıyla yemek yapar. Çok uzun süreli ilişkilerde ise erkeğin yemek yapması çoğunlukla hobi, alışkanlık ya da farklı bir şeyler yeme isteğinden kaynaklanıyor olabilir.
Bir kadın için partnerinin ona yemek yapması müthiş bir etkiye sahiptir. Bir kadına yemek yapan erkek, tıpkı onun için doğaçlama müzik yapan bir müzisyen gibidir. Bunun farkında olan erkekler bu fırsatı değerlendirmeyi çok iyi bilir ama “Erkek adam mutfağa girmez” şeklindeki basmakalıp düşünceye takılıp kalmış olan erkekler ne kaybettiklerini bilmezler. Çünkü kadın için yemek yapan erkek, ona olan özel duygularını özel bir çabayla anlatmış olur. Bu çabanın sonucunda kadınını mutlu edeceği gibi, yaparken de kendisinin mutlu olacağı garantidir. Erkeğin partnerine hazırlayacağı bir yemek masası, ona düzinelerce gülle dolu bir gül bahçesi hediye etmek gibidir. Kadınların en büyük kâbusu, kendilerini ‘değersiz’ hissetmeleridir ve bu kâbusu yaşamamak için partnerlerinin kendilerine verdiği değeri görmek, duymak, yaşmak ve ‘değerli’ olduklarını hissetmek isterler. Bir kadın için partnerinin ona özel bir şey yapması, verdiği değeri göstermesinin yollarından biridir. Kimi zaman bir eylem binlerce sözcüğe bedeldir.
Yemek, insanın yaşamla kurduğu ilk bağlardan biridir. Dünyaya geldiğinde annesinin memesini emerek yakınlık, güven ve sevgi ihtiyacını karşılayan insanın yemekle psikolojik ilişkisi hayatının sonuna kadar devam eder. Partnerine yemek yaparak sevgisini sunan kadın, partnerinin yaptığı yemeği yerken de onun sevgisini hisseder. Erkeğin yemek yapması, kadının sevgi dilinde ona sevgisini gösterme yoludur. Bu anlamda yemek yapmak bir empati yoludur. Sürekli kadının görevi olarak yaptığı yemek için harcadığı emek ve zamanı empati yaparak anlayan erkek, partneriyle ilişkisindeki sorumlulukları konusunda farkındalık kazanır. Evli ve çocuklu çiftlerde babanın yemek yapması çocuklar için rol model olur. Katı cinsiyet rollerinin yumuşamasını sağlar. Karşı cinsle ilişkilerinde esnek ve anlayışlı olmalarına yardımcı olur. Babanın ara sıra da olsa yemek yapmasının yarattığı sinerji, ailenin bağlılığını ve mutluluğunu pekiştirir, evliliğe renk katar. Aynı zamanda eşlerin birbirlerine bağımlı değil, bağlı olmalarını sağlar. Çünkü birbiri için ya da birlikte yapılan her eylem, kadın ve erkeği birbirine yakınlaştırır, ilişkilerinde uyumu artırır. Çiftin yakaladığı uyum, hayatlarının başka alanlarında yaşadıkları uyumsuzlukların çözümünde kılavuz olur.