Organik Gıda Talebi Salgın Sürecinde Yükselişe Geçti

by efe

Artan tüketici bilinci ve beslenme ile sağlık arasındaki bağlantının sonucu olarak, COVID-19 salgını bitse de organik beslenme trendinin yükselişinin devam edeceği öngörülüyor.

Koronavirüs salgını, daha sürdürülebilir ve organik gıdalara olan talepte dev bir artışa neden oldu. Artık, tüketiciler her zamankinden daha fazla etik ve sağlıklı seçimler yapmak istiyor. Her iki tüketiciden biri satın almadan önce yeni ürünlerdeki bileşen listesine bakıyor. Yiyecek ve içeceklerimizin içeriği hiç bu kadar önemli olmamıştı. BENEO Pazarlama Direktörü Thomas Schmidt, etiket şeffaflığına artan tüketici ilgisi ve organik fonksiyonel bileşenlere yönelik talebin süt ürünleri sektörü için de büyük bir avantaj olduğuna vurgu yapıyor.

TÜKETİCİLER YÜKSEK FİYAT ÖDEMEYE HAZIR

Tüketiciler, bilinçli olarak etik ve sağlıklı satın alma kararları verebilmek için yiyecek ve içecek ürünlerinin içinde ne olduğu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyor. Aslında, geçtiğimiz yıl içinde dünya genelindeki her üç tüketiciden biri ürün içerikleri ile ilgili araştırmalarını artırdıklarını söylüyor. Birleşik Krallık’taki tüketicilerin yüzde 63’ü markaların, ürünlerinin içeriği konusunda daha şeffaf olması gerektiğini düşünüyor ve bu durum, bu trende yanıt veren ürünlere olan talebin artmasına neden oluyor.

Etik ve sürdürülebilir satın alma davranışı için hayati bir unsur olarak kabul edilen organik ürünler ve gıda maddeleriyle birlikte, tüketicinin doğal olan her şeye ilgisi artmaya devam ediyor. Rakamlar, geçen yıla göre, organik ürünlerin 4 tüketiciden 1’i için daha önemli hale geldiğini gösteriyor. Organik ürünlerin sağlıklı ve doğal olduğu, dolayısıyla daha sağlıklı bir yaşam tarzının ayrılmaz bir parçası olduğuna dair artan tüketici algısı sayesinde tüketicilerin çoğu, bu ürünler için yüksek bir fiyat ödemeye hazır.

SALGINDAN SONRA DA TALEP ARTIŞI SÜRECEK

Soil Association Certification’a göre, İngiltere’nin organik pazarı yıl sonunda 2,5 milyar sterlin düzeyindeki satış sınırını aşacak ve 10 yılda yüzde 50’den fazla büyüme elde edecek.. Bununla birlikte, son günlerde yaşanan COVID-19 salgını sonrasında, artan tüketici bilinci ve beslenme ile sağlık arasındaki bağlantıya olan ilginin bir sonucu olarak, bu trendin daha da artması oldukça olası.

Organik gıdalara olan talep, salgının ilk dalgası yatıştığında da bitecek gibi görünmüyor. Deli dana hastalığı krizinden sonra Avrupa’da ve SARS’tan sonra Asya’da görülen satın alma modellerini analiz eden araştırma şirketi Ecovia Intelligence’a göre,  organik ürünlere olan talep, COVID-19 sonrası ‘stabil’ kalacak.

“Organik pahalı olur” algısını kırıyorlar. ‘Kimyasal madde içermeyen, katkısız ve güvenilir gıdaya erişim’ mottosuyla yoluna devam eden Eski Tadında’nın ‘Gün Sonu Organik Meyve Sebze’ uygulamasıyla 1 kilo organik meyve-sebze 2,5 TL’ye tüketicilerle buluşabiliyor. Gıdada fireyi azaltmayı temel alan uygulama ile ürünlerin fiyatları düşmekle kalmıyor, ülkenin gıda kaynaklarının boşa gitmesi de engelleniyor.

Topraktan ürün aşamasına kadar kimyasal, koruyucu, raf ömrü uzatıcı, aroma verici ve benzeri hiçbir katkı maddesi içermeyen ürünler sunmaya devam eden, katkısız ve organik gıdaya odaklanan e-ticaret markası Eski Tadında, ‘Gün Sonu Organik Sebze ve Meyve’ uygulaması ile 3 senedir gıda tedarikinde bir dönüşüme öncülük ediyor. 2018 yılında ilk kez uygulanmaya başlanan sistemde, tüketiciler ‘Gün Sonu Organik Sebze ve Meyve’ ürününü sepetlerine attıklarında, 2,5 TL karşılığında 1 kilo organik meyve ve sebze satın alabiliyor.

Eski Tadında bu uygulama ile birden çok önemli hedefe aynı anda yürüyor. Bunlardan ilki, pazarda standart kabul edilen “Organik pahalı olur” algısını değiştirmek ve müşterilerini ulaşılabilir fiyatlarla sağlıklı ürünlerle buluşturmak. İkincisi ise Türkiye’nin gıda kaynaklarının boşa gitmesinin önüne geçmek.

Eski Tadında kurucu ortaklarından Oya Arı Sezgin’e göre, gıda sektöründe bilhassa da organik ürünlerde fiyatları artıran başlıca etmenlerden biri büyük firelerin verilmesi. Klasik sebze-meyve tedarikinde bu oran yüzde 20-25 arasında değişiyor. Bu nedenle ekip, ürünlerin fiyatlama hesaplamalarında firenin getirdiği yükü azaltmayı kendilerine hedef olarak koymuş. Tedarik zincirlerini fireyi azaltmak üzere kurgulayan Eski Tadında, zincirin son basamağında etkili bir ürün oluşturmuş. ‘Gün Sonu Organik Sebze ve Meyve’ ismini verdikleri bu uygulamanın detaylarını Sezgin şu şekilde anlatıyor: “Organik meyve sebzeleri müşterilerimiz için hazırlarken, en iyi durumda olanları özenle seçerek paketliyoruz. Geri kalan ürünleri ise ikiye ayırıyoruz: Tüketilebilir gün sonu ürünler ve kompost olacaklar. Çürümüş, küflü ve benzeri durumdakiler tekrar toprağa kazandırılmak üzere komposta gidiyor. Tüketilebilir olanlar ise şekli biraz bozuk bir elma, kabuğunda siyah leke olan bir muz, bir iki yarık bulunan turplar, yaprakları bir miktar kendini bırakmış yeşillikler gibi ürünler oluyor. Bunları kilosu 2,5 TL gibi çok uygun bir fiyattan müşterilerimize sunuyoruz.”

Kısa tedarik zinciri prensibi

Eski Tadında’nın gıdada firenin önüne geçmek için tedarik zincirlerinde yaptığı değişim ise ‘kısa tedarik zinciri’ prensibini benimsemek olmuş. Ekip, sebze ve meyve de dahil olmak üzere tüm gıda eko-sisteminde, üretim fazlası ve gıdaya erişim problemlerinin, gıdanın çöp olmasının, israfın ve sağlıklı gıdaya erişim sorunun önündeki engellerin ‘kısa tedarik zinciri’ ile büyük oranda çözülebileceği görüşünde.

Sezgin’e göre, kısa tedarik zincirinde amaç üretici ile tüketici arasındaki mesafeyi kısaltmak. Oya Arı Sezgin, “Böylece ürünler tarladan sofraya gelene kadar daha az bekliyor, daha az işleme maruz kalıyor, aracılar ortadan kalkıyor. Bu şekilde raf ömrü uzatıcılara, dayanım arttırıcılara, ömrü uzasın diye kalın kabuklu hibrit domateslere ihtiyaç kalmıyor. Bu verim artışından hem üretici hem de tüketici kazanıyor” diyor.

Eski Tadında, bu çalışmaları ile sebze ve meyvede fire oranlarını, tüm klasik tedarik uygulamalarının çok ötesinde yüzde 5’in de altına indirmeyi başarıyor. Sezgin ve ekibi bu sistem değişimine öncü olmaktan ötürü heyecan duyuyor:  “Gün sonu ürünlerimizi alan müşterilerimizin memnuniyeti, fire konusunda çok iyi sonuçlar almamız ve gıda kaynaklarının boşa gitmesini gözle görülür şekilde azaltmamız, belki de bu yöntemimiz ile tüm sebze ve meyve ekosisteminde bir dönüşüm yaratabiliriz diye düşündürüyor. 3 senenin ardından ulaştığımız bu noktada, heyecanımız katlanarak büyüyor. Kısa tedarik zinciri yapımızı ve tüketilebilir fire ürünler anlayışımızı çok önemsiyoruz. Bu sistemin müşterilerimizde karşılık bulmasından dolayı da çok mutluyuz. Sebze ve meyvelerdeki fire oranını düşüren bu sistem, diğer ürünlerimizi de katkı maddesi kullanmadan hazırlayabilmemizin anahtarı oluyor. Ürünlerimizin aylarca rafta beklemesi gibi bir ihtiyacımız olmadığı için, zeytinden fındık ezmesine, fermente sucuktan peynirlerimize kadar tüm ürünlerimizi hiçbir katkı maddesi kullanmadan hazırlayabiliyoruz ve müşterilerimize sunuyoruz.

“Siz ürünlerinize organik yerine ‘katkısız, güvenilir, doğal’ demeyi tercih ediyorsunuz. Organik tanımının yanlış kullanıldığını mı düşünüyorsunuz?” sorusuna ise kurucu ortaklardan Okan Arı şöyle yanıt veriyor: “Organik tarımı ve üretimi çok önemsiyoruz ancak sertifikasyon doğru gıdaya giden yolda bir şart değil, yol açıcı olması gerektiğini söyleyebilirim. Kimyasal kullanımının ve katkı maddelerinin olmadığı yılların üretim metotları ile üretimin yeniden canlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bundan 50 yıl önce kimyasal kullanımı yok denecek kadar azdı, GDO/hibrit tohum da neredeyse hiç yoktu. O dönemlerde organik diye bir tanım da kullanmıyorduk. Halen 50 yıl öncesinin tarım ve ürün anlayışı ile üretim yapan üreticilerimiz var. Bu çiftçi ve üreticilerimizin desteklenmesi gerektiğini, organik sertifikasyonun ve organik anlayışının bu eskiye dönüşüme destek vermesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Organik ürün satın alırken bunlara dikkat!

“Düzenlemelerle, herhangi bir ürüne organik tanımı eklenebilmesi için mutlaka sertifikasyon süreçlerinden geçmesi gerekir. Sertifikası olan ürünlerin etiketlerinde hem Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘organik tarım logosu’ hem de sertifikasyon şirketinin logosu olmalıdır. Bu logoların olmadığı ancak organik etiketi ile satılan ürünler hem organik değildir hem de yasal düzenlemelere uygun değildir. Tüketicinin, ürünlerin üzerinde bu logoların varlığından emin olması gerekir.

Organik ürün denildiğinde, ilk aklımıza gelen şey sağlıklı oluşu. Bu, organik tanımının en önemli katma değeri ancak tüketici bazen bir şey organik ise sağlıklıdır ama lezzetli olmayabilir düşüncesinde olabiliyor. Bu konuda şunun altını çizmek isteriz, tedarik zincirini iyi kurmuş, hem organik hem taze hem de organik süreçlerinin tam denetlendiği ürünler, konvansiyonel ürünlerden çok daha lezzetlidir. Bizim amacımızın, organik ürünlerin hem sağlıklı hem de en lezzetli hali ile tüketici ile buluşturmak olduğunu söyleyebilirim.”

Gekoo Kurucusu Özlem Atabaş: “TÜRKİYE’DE ‘ORGANİK’ KELİMESİ Suistimal EDİLİYOR”

Son yıllarda organik gıda kavramı tüketicilerin giderek daha çok dikkatini çekiyor. Ancak bir gıdanın organik olabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerektiğini biliyor musunuz? Organik gıda üretiminin sanılandan çok daha fazla aşaması var…

Etiket okuma alışkanlığının yanında etikette belirtilen özellikler hakkında da yeterli bilgiye sahip olmanın önemine değinen, sağlıklı ve organik atıştırmalık markası GekoO’nun kurucusu Biyolog Özlem Atabaş, organik gıda üretiminin aşamaları ile ilgili önemli bilgiler verdi. Atabaş, organik ürün kullanımının özellikle felsefi ve ahlaki yönlerinin altını çizerek, bunun bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi gerektiğini söylüyor.

Organik ürün nedir?

Ekolojik döngü içerisinde doğaya uyumlu bir üretim modeli olan organik (ekolojik, biyolojik) tarım kısaca; toprak, ekosistem ve insan sağlığını devam ettiren bir üretim sistemidir. Ama Türkiye’de ‘organik’ kelimesi suiistimal ediliyor? Organik sertifikası olmadığı halde bu etiketle satılan sayısız ürün var. Adı ‘organik’ ile başlayıp hiçbir ürünü organik olmayan e-ticaret siteleri, dükkânlar, pazarlar ve sosyal medya hesaplarında yanıltıcı tanıtım ve satış yapılıyor.

Organik ürün; hormon, genetik olarak modifiye edilmiş organizmalar (GDO), sağlığa zararlı tarım ilaçları, suni gübre, yapay kimyasallar, antibiyotikler, koruyucuların kullanılmadığı sağlıklı ürünlerdir. Bir ürünün organik olarak üretilip pazarlanabilmesi için, T.C. Organik Tarım Kanunu ve Organik Tarım Yönetmeliği’ne uygun olarak üretilip, Tarım Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş ‘Organik Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları’ tarafından denetlenmesi, laboratuvar analizlerinin yapılması, izlenebilirlik sistemi ile her aşaması kayıt altına alınıp belgelendirilmiş olması gerekir.

Organik üründe temel standartlar nelerdir?

Dünya çapında organik tarım hareketini bir çatı altında toplayan Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM), organik tarımın uluslararası güvenilirliğini sağlayacak olan temel standartları oluştururken ortaya koyduğu 4 temel ilke var…

SAĞLIK: Toprak, bitki, hayvan, insan; tüm gezegen sağlığını bir bütün olarak sürdürmek.

EKOLOJİ: Ekolojik sistem ve döngülerine sadık kalmak.

ADALET: Ortak çevre ve yaşam fırsatlarında adaleti sağlamak.

ÖZEN: Şu an ve gelecek nesillerin refahı ve çevreyi korumak için tedbir ve sorumluluk almak.

Benim için ‘organik’ sadece kendi sağlığımız için organik ürün tüketmek demek değil. Aynı zamanda yaşam tarzımızı da bu üretim sisteminin felsefi ve ahlaki yönüyle bütünleştirmek; doğayla uyumlu bir bütün olmaktır.

Organik gıda ekolojik midir?

Organik gıda tüketimi sadece insan sağlığı için değil, doğaya uyumlu bir yaşam için de önemli. Bir gıdanın; popüler beslenme akımları ve düşük maliyet kaygılarıyla yerelliğine ve biyoçeşitliliğine müdahale ediliyorsa, yetiştirildiği bölgenin ekosistemi tahrip ediliyorsa, tarım işçileri adaletsiz çalışma koşullarına sahipse, uzak ülkelerden nakliye, soğutma ve ambalajlama işlemlerinde karbon ayak izi çok yüksekse, kısaca doğal kaynaklara endirekt zarar veriliyorsa, o gıda teknik olarak organik kabul edilebilir ama ekolojik olabilir mi?

‘Doğal, katkısız, çiftlikten…’ Peki organik mi gerçekten?

Yediğimiz elmanın içinden çıkan bir kurtçuk, yeşilliklerin arasında gezen tırtıllar, bakliyatların bir süre kelebeklenmesi işin doğasında var ve bir nevi garanti. Zehirli bir gıda yemektense minik bir kurtçukla elmamı seve seve paylaşmayı tercih ederim. Yalnız, unutmayalım elmanın kurtlu olması suni gübre kullanılmadığı, hormonsuz olduğu anlamına gelmez. 

Bir ürünün ‘doğal, natürel, katkısız, hormonsuz, saf, köy ürünü, çiftlikten, ev yapımı, sağlıklı’ gibi ifadelerle pazarlanması onun organik olduğu anlamına gelmez. Eğer bir ürünü kendiniz yetiştirmiyorsanız mutlaka organik sertifikası olup olmadığına bakın.

Türkiye’de organik üretime güven duyuluyor mu?

Türkiye’de organik üretime güven düzeyi çok düşük. Bu ürünlerdeki fiyat politikası da tüketiciyi uzaklaştırıyor. Ancak bu noktada aslında konvansiyonel ürünler ‘fazla’ ucuz. Güvenli gıda tüketimi bireysel sağlık giderlerini önemli ölçüde azaltıyor.

Türkiye’deki bir diğer sorun da ülkemizde üretilen organik ürünlerin çok büyük bir yüzdesinin yurtdışına ihraç edilmesi. Bu sorun iç piyasadaki satışların artmasıyla çözülebilir. İç pazarda likidite gerçekten bizi aşan bir sorun.

Peki Geeko ne vaat ediyor?

GekoO’da dürüst ve adil, gıda güvenliğine dayalı, gerekli sertifikalar ve dinamik bir kontrol mekanizmasına sahip şekilde üretim yapılıyor. Ürünler, hammaddelerine kadar organik ürün belgesine sahip.

Paketleme aşamasına kadar etkin bir şekilde kontrol edilen GekoO ürünlerinde üretim ve pazarlamanın tüm aşamalarında karbon ayak izi, geri dönüşüm gibi, doğa dostu üretim ve tüketim ilkelerine dikkat ediliyor. Adil ve dürüst ticarete inandığımız için uzun vade talep eden, yüksek iskontolar ile çalışan zincir marketlerden ve satış noktalarından uzak duruyoruz. Aşırı tüketimi önlemeyi, ürüne değer vermeyi, emeğe ve doğaya saygıyı duymayı her seferinde hatırlatıyoruz.

Kadınların ekonomik olarak güçlenmesini ve kadın istihdamını arttırmayı da hedefliyoruz. Bu işi yapmamızın tek akılcı nedeni, ekolojik tarımın küresel iklim değişikliğini gerileteceğine, en önemlisi yaşamı ayakta tutacağına inanmamız.

Organik ve organik olmayan gıdaların arasında ne gibi farklar var?

Organik ürünlerin kokusu, aroması, damakta bıraktığı gerçek tat konvansiyonel bir ürünle asla karşılaştırılamaz. Bunun yanında son kullanma tarihini uzatmak için koruyucu kullanılmadığından, organik gıdanın daha taze olduğu söylenebilir.

Bazı bilimsel çalışmalar, organik besinlerin konvansiyonel olarak yetiştirilen benzerlerinden daha fazla vitamin, mineral, antioksidan gibi besin öğelerine sahip olduğunu göstermektedir. Ek olarak koruyuculara, kimyasallara ve besinlere alerjisi olan insanlar sadece organik besinleri tükettiğinde bu semptomların azaldığı veya yok olduğu görülmüştür.  

Organik ürünler pestisit, fungusit, herbisitler ve insektisit gibi kimyasalları içermez. Suni gübre, GDO’lu tohum kullanılmaz. Bu kimyasalların ve yapay maddelerin bölgesel tarımda çokça kullanılan ve yediğimiz besinlerin içinde veya üzerinde kalan kalıntıların riski büyüktür. Bugün otizmden hormon bozukluklarına, kanserden alerjilere birçok kronik hastalığın sessiz tetikleyicileri olduğunu bilimsel kanıtlarıyla biliyoruz.

Organik çiftçilik çevre için daha iyidir. Ekolojik tarım uygulamaları hava kirliliğini azaltır, suyu korur, toprak kaymasını azaltır, toprak verimliliğini arttırır ve daha az enerji kullanır. Organik çiftçilik küçük hayvanlar ve kuşlar için de daha iyidir; çünkü kimyasal ilaç kalıntıları kuşlar, arılar ve küçük hayvanlar için yeniden üremeyi zorlaştırabilir ve hatta onları öldürebilir. 

Organik çiftlikler daha verimli toprağa sahip olma, daha az enerji kullanma ve daha fazla karbon tutma eğilimindedir. Araştırmalar, organik çiftliklerin geleneksel tarıma kıyasla yüzde 45 daha az enerji kullandığını, yüzde 40 daha az karbon emisyonu açığa çıkardığını ve yüzde 30 daha fazla biyolojik çeşitliliği teşvik ettiğini göstermiştir.

organiksitem.com kurucusu Atacan Talak: “Satışını yaptığımız organik ürünlerin, üretim aşamalarına da şahit oluyoruz”

“Tüketicilere karşı sorumluluğumuz var” diyen organiksitem.com kurucusu Atacan Talak, sattıkları organik ve doğal ürün markalarını seçerken mutlaka üreticileri yerlerinde görüp tanıştıklarını söylüyor. 

2019 yılında kurulan e-ticaret sitesi organiksitem.com’da kahvaltılık ürünlerden meyve sebzelere, atıştırmalıklardan içeceklere, bebek ve çocuk ürünlerinden temel gıda ürünlerine kadar pek çok doğal ve organik sertifikalı ürün yer alıyor. Türkiye’nin her yerine kargoyla gönderim yapılıyor. Sitenin kurucusu Atacan Talak, Türkiye’de organik ürünler sektörüyle ilgili bilgiler verdi.

Türkiye’de son yıllarda organik beslenmeye talebin artmasını nelere bağlıyorsunuz?

Öncelikle gelişmiş ülkelerde organik gıdalara karşı oldukça büyük bir talep var. Bu talebin en büyük sebeplerinden biri şehirleşerek nüfusu artan toplumların gıda ihtiyaçlarının seri üretim ve ilaçlı gıdalarla karşılanıyor olması. Bu duruma tamamen ticaret odaklı bakan zümre için insanların sağlığından çok elde ettikleri kazanç önemli. Bu sebeple, bu üreticiler ürettikleri ve piyasaya sürdükleri ürünlerin doğal ve organikliğini göz ardı edip maksimum kazanç için en hızlı üretimi yapmayı amaçlıyor. Biz ve bizim gibi organik gıda üretici ve tedarikçileri ise kâr amacı elde etmeye çalışırken aynı zamanda insan sağlığını birincil hedef olarak belirliyor. Bununla birlikte, organik gıda üreticileri ve tedarikçileri, organik ve doğallığı sertifikalar ile belgelendirirler.

Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz yüzyılda insanların doğaya dönüş ve sağlıklı beslenmeye olan eğilimleri gittikçe artıyor. Her türlü sağlık probleminin en başında kaliteli beslenme olduğu, dünya çapında yapılan araştırmalar neticesinde de kanıtlanmış durumda. Tüm bunlar da tüketicinin bu konuda farkındalık sahibi olmasına imkân sağlıyor. Dolayısıyla giderek bilinçli tüketici sayısı arttığı için organik gıdaya olan talep de artmaya devam ediyor.

Üzerinde ‘organik’ ibaresi olan her ürün organik midir? Gerçek organik ürün nasıl olmalı, hangi kriterlere uymalı? Tüketiciler organik ürün alırken nelere dikkat etmeli?

Ürünlerin üzerindeki ‘organik’ ibaresini yalnızca organik sertifikasına sahip üreticiler bulundurabilirler. Organik ibaresi bulunan her ürün, yasal olarak organik sertifikasına sahip olmak zorundadır. Organik üretimde, tohumdan tüketiciye ulaşıncaya kadar olan bütün süreçler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenir. Bununla birlikte tüketiciler her ihtimale karşı, kısa bir internet araştırmasıyla bile üzerinde organik ibaresi bulunan ürünün gerçekten organik sertifikasına sahip olup olmadığını anlayabilirler.

Gerçek organik ürünleri ise belirtilen doğal ortam koşullarının dışına çıkmamış, elde edilecek ürünün büyüme hızını etkilemesi için herhangi kimyevi ilaç kullanılmamış ürünler olarak tanımlayabiliriz. Tüketiciler ‘organik ürün’ alırken mutlaka ilgili üreticinin müteşebbis veya organik üretim sertifikalarında ‘organik’ ibarelerini görmelidirler. Bunu yapmak tüketici için bir miktar yorucu olabilir fakat en sağlıklı yöntem budur.

Siz geniş bir ürün yelpazesinde hizmet veriyorsunuz. En çok talep gören ürünleriniz hangileri? Türkiye’nin hangi bölgelerinden daha fazla sipariş alıyorsunuz?

organiksitem.com üzerinde ve inanıyorum ki tüm gıda piyasasında, ürünlerdeki taleplerin artış ve azalışında mevsimsel değişiklikler dahi etkili oluyor. Örneğin bal, reçel, pekmez gibi ürünler kış aylarında daha yüksek talep görürken, yaz aylarında ise taze meyve kategorisi daha yüksek talep görüyor. Fakat ortalamaya vuracak olursak, ev/yaşam kategorisinde bulunan kişisel bakım ürünleri en yüksek talep gören ürünler arasında yer alıyor. En çok sipariş aldığımız bölgeler ise değişkenlik gösteriyor. Bu değişkenliğin en büyük sebebini yine bir örnekle açıklayayım: Ege Bölgesi’nde yaşayan bir tüketicinin zeytinyağına ulaşması çok daha kolay ve erişilebilirken; Ege Bölgesi dışında yaşayan bir tüketici içinse bu durum o kadar kolay olmuyor. Dolayısıyla her bölge diğer bölgelere has olan gıda ürünlerinden talep edebiliyor. 

Satışını yaptığınız ürünleri/markaları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Satışını yaptığımız organik ve doğal ürün ve markaları seçerken mutlaka üreticileri yerlerinde görüp tanışıyoruz. Üretim aşamalarına ve diğer tüm süreçlerine şahit olmak alışveriş yapan tüketicilere karşı bir sorumluluğumuz ve olmazsa olmazımız.

Kendi üretiminiz olan ürünler hangileri?

Oliva Dorada isimli zeytin ve zeytinyağı üretimi yapan markamız, tamamen bizim üretimimiz olup tüm süreçleri bizim kontrolümüz altında gerçekleşiyor. Yurtdışına da ihraç ettiğimiz bu ürünler, uluslararası pazarda da oldukça iyi bir konuma sahip. 

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Secured By miniOrange