Sağlığımızı Tehdit Eden 5 Popüler Diyet

by selenay

stediğimiz kiloya ulaşmak için genel geçer diyet listelerini uygulama, popüler diyetlerin peşinden gitme davranışı hep görülüyordu. Dukan diyeti ile başlayan popüler beslenme yaklaşımları, ketojenik ve Taş Devri diyetleri, detoks ve glutensiz beslenme ile devam etti. Ancak pandemi nedeniyle evlerde, hareketten iyice uzaklaşan yaşam tarzına mahkûm olmak kilo almamıza neden olunca, internetten diyet araması yapma alışkanlığı da arttı. Kiminde karbonhidrattan, kiminde yağdan ya da ekmekten uzak durulan bu diyetler aslında kilo verme hedefiyle çıkılan yolda bizi sağlığımızdan edebilecek yan etkilere de sahip. Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Nadide Can, son dönemlerde öne çıkan beş diyeti değerlendiriyor. 

Deniz Nadide Can
Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı

1- Dukan diyeti: Polip riskini artırıyor

Fransız Tıp Doktoru Pierre Dukan tarafından ortaya atılan Dukan diyeti, dört aşamadan oluşuyor. İlk iki aşamada kilo verme, sonraki aşamalarda da gelinen kiloyu koruma amaçlanıyor. Kilo verdirme iddiası son derece cazip görünse de çok miktarda hayvansal protein içeren, özellikle başlangıç aşamasında ürün ve nişasta açısından hayli kısıtlayıcı olan Dukan diyetinin yan etkileri sağlığı tehlikeye atacak kadar ciddi olabiliyor. Kabızlık başlıca yan etkilerden biri. 

Dukan diyetinin, bağırsak sağlığını bozduğu için ileride bağırsak kanserine yol açabilecek poliplerin oluşma riskini artırabileceği gösterildi. Ayrıca bu diyet antioksidan ve fito-kimyasal maddeler gibi vücuda yararlı bileşiklerin yanı sıra vücudumuz için gerekli olan vitamin ve minerallerin tamamını kapsamadığı için bağışıklık sistemini zayıflatıp hastalıklara yakalanma riskini artırabiliyor. Yüksek protein içerdiği için böbrek hastalıklarına da neden olabiliyor.

2- Ketojenik diyet: Kalp damarlarını tıkayabilir

Karbonhidrat alımını büyük ölçüde azaltmayı ve daha çok yağ tüketmeyi içeren ketojenik diyet, son dönemlerde sıklıkla bahsedilen bir kilo verme yöntemi olarak öne çıkıyor. Bilimsel çalışmalar ketojenik beslenmenin çocuklarda epilepsiyi kontrol etmeye yardımcı olduğunu kanıtlıyor ancak aynı durum sağlıklı yetişkinler için geçerli değil. 

Besinlerde kısıtlamaya gidildiği için ketojenik diyette vücutta vitamin ve mineral eksikliği meydana geliyor. Bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve hastalıklara karşı korunmasız hale gelmemize neden oluyor. Ayrıca lif içeren gıdalar bu diyette yasak olduğu için ciddi bağırsak problemleri de görülebiliyor. Ketojenik diyet, yüksek yağlı bir diyet olduğu için LDL (kötü kolesterol) yükselebiliyor ve bu da kalp damarlarının tıkanmasına yol açabiliyor.

3- Taş Devri diyeti: Kemikleri eritebilir, dişleri çürütebilir

Adından da anlaşılacağı gibi Taş Devri diyeti, insanoğlunun yüz binlerce yıl önceki beslenme düzenine atıfta bulunan, süt ürünleri ve tahıl tüketimini önermeyen bir yöntem. Bu diyette yer alan kuyruk yağı, iç yağı ve tereyağı gibi doymuş yağların tüketiminin desteklenmesi doğru değil. Kalp-damar hastalıklarının oluşumunda büyük etkiye sahip olan bu besinlerin özellikle günümüzün hareketsiz toplumlarına önerilmesi hiç uygun değil. Süt ve süt ürünlerinin tüketilmemesi kalsiyum eksikliğine yol açıyor, bu durum da uzun vadede diş çürüklerine ve kemik erimesine neden olabiliyor. Ayrıca tahıl ürünlerinin tüketilmemesi de özellikle B grubu vitaminlerin yetersizliğine ve posa eksikliğine sebebiyet verebiliyor. 

4- Detoks: Vücudunuzu susuz bırakabilir

Vücuttaki toksik maddeleri uzaklaştırmak amacıyla belli bir süre katı gıda tüketmeme, bunun yerine metabolizmayı hızlandıracak besinlerin sıvı halde alınması temeline dayanan detoks, son yılların en gözde kilo verme ve koruma yöntemi olarak görülüyor. Ancak bu programlar, dehidrasyon (vücudun aşırı sıvı kaybetmesi nedeniyle susuz kalması) ve elektrolit dengesizliklerine yol açacak kadar şiddetli ishale neden olabilecek laksatif (bağırsak hareketini artıran maddeler) içerebiliyor. Ispanak, pancar gibi yüksek oksalat içeren maddeler de ciddi böbrek rahatsızlıklarına neden olabiliyor.

5- Glutensiz diyet: Kalp-damar hastalığı riskini artırıyor

Buğday, arpa ve çavdar tanelerinde bulunan bir protein türü olan gluten, özellikle Çölyak hastaları ve bu proteine duyarlı kişiler için ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Ancak Çölyak hastası olmayanlar ve gluten alerjisi bulunmayanlar da sağlıklı beslenme adına glutenden uzak durabiliyor. Glutene duyarlı değilseniz glutensiz yiyecekler sizin için daha sağlıklı değil.

Çok katı glutensiz diyet uyguladığınızda, ihtiyacınız olan vitamin, lif ve mineralleri alamayabilirsiniz. Bu diyet, lif içeriği düşük olduğu için bağırsak sorunlarına sebep olabiliyor. Ayrıca uzun süre glutensiz beslenenlerin kardiyovasküler ve metabolik sendrom riskinin arttığı görülüyor. Glutensiz ekmeğin normal ekmeğe göre 2 kat fazla yağ içerdiği ve glutensiz makarnanın normal makarnaya göre daha fazla sodyum ve karbonhidrat içerdiği biliniyor. 

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Leave a Comment

Secured By miniOrange