Sinan Kızıltan – Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı
Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, “Türk su ürünleri sektörü olarak, 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’de ihracatın yıldız sektörlerinden biri olduk. 2019 yılı sonunda gerçekleştirdiğimiz 1,02 milyar dolarlık ihracat tutarıyla 2023 yılı ihracat hedeflerini ilk önce yakalayan sektörlerdeniz” diyor. Kızıltan, av yasaklarının sona erdiği ve balık sezonunun açıldığı şu günlerde sektörü değerlendirdi…
Son 20-25 yıllık dönemde su ürünleri sektöründe dünyanın en modern ve entegre tesislerini Türk girişimcileri ülkemize kazandırdı. Bu tesislerde üretilen, protein yönüyle zengin su ürünlerimizi 80’den fazla ülkeye ihraç eder konuma geldik. Türk levreği 162 milyon dolarlık ihracat tutarıyla yine tüm dünyanın gözdesi oldu. Türkiye, çipura balığının ihracatından 147 milyon dolarlık döviz elde ederken; alabalık ihracatı 58 milyon dolar, orkinos ihracatı 26 milyon dolar olarak kayıtlarımıza geçti. Türk su ürünleri sektörünün son yıllardaki Ar-Ge çalışmaları sonrasında geliştirilen türlerden Karadeniz somonu 9,3 milyon dolarlık, kaya levreği ise 3,5 milyon dolarlık ihracat seviyesine ulaştı.
Türkiye’de ticari balıkçılık üretiminde 4 sektör bulunuyor: Deniz balıkçılığı, kültür balıkçılığı, iç su balıkçılığı ve diğer deniz ürünleri. Deniz balıkçılığı, Türkiye’deki balık üretiminden en büyük payı almakla birlikte, Ege Denizi balıkçılığı üretim miktarı, üretim değeri ve istihdama katkısı ile Türkiye balıkçılığı içinde ayrı bir öneme sahip. Denizde yapılan yetiştiriciliğin tamamına yakın kısmı İzmir, Muğla ve Aydın olmak üzere Ege Bölgesi kıyılarında gerçekleştiriliyor.
Dünyada özellikle yetiştiricilik alanında ciddi bir büyüme var. Bu, Türkiye pazarına da yansıyor. Denizlerde kirlilik, aşırı ve yanlış avlanma gibi nedenlerden dolayı avcılık azalıyor. Dünya genelinde su ürünleri yetiştiriciliği payı yüzde 50 düzeyinde. Bugün Türkiye’de bu oranın yüzde 47 sevilerine geldiğini görüyoruz. Burada amaç pazara yakın, kontrollü üretim ile yetiştiriciliğin gelişmesini sağlamak.
AB pazarında önemli bir paya sahibiz
Levrek ve çipurada Türkiye artık bir dünya markası. Dünyanın en büyük Avrupa deniz levreği ve çipura ihracatçısı olan Ege, “Ege’nin beyaz etli prensi” olarak tanımlanan, doyumsuz lezzetiyle sofraların baş tacı olan ve Avrupa’da marka haline gelen çipurası ile öne çıkıyor. Özellikle içerdiği protein ve omega-3 yağı ile damar sertliği, tansiyon, kalp, damar ve felç gibi hastalıkları önlemesi, balığın vücut direncini de artırması nedenleri ile yurtdışında çipuraya olan ilgi artıyor. Denizler kralı olarak bilinen levrek ise pamuk etli oluşu ve zengin fosfor içeriği ile yurtdışındaki balık tüketicilerini cezbediyor. Alabalık konusunda da ciddi yol almış durumdayız. Özellikle AB pazarından alabalık için talep oldukça fazla. 2019 yılında Türkiye’den dünyaya 65 bin ton çipura, 64 bin ton levrek ve 22 bin ton alabalık ihracatı gerçekleştirdik.
Sektör bugün itibarıyla 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. AB pazarında su ürünleri sektöründe önemli bir paya sahibiz. Balık ile yıllardır AB pazarındayız ve bu pazardaki en büyük avantajımız diğer ürün gruplarında yaşanan siyasi ve ekonomik engellemelerin, su ürünleri sektörü ürün gruplarında olmaması. AB pazarı sektör olarak büyümemizdeki en büyük etken. Önümüzdeki yıllarda Çin, Rusya ve Kuzey Afrika pazarına ağırlık vereceğiz. Bu ülkelerdeki pazar payımızı artırmak ve sağlamlaştırmak için çalışacağız.
Yıllık kişi başı balık tüketimimiz sadece 8 kg
İç pazarda hâlâ balık tüketimi konusunda dünya ortalamasının altındayız. Yıllık kişi başı 8 kg balık tüketiyoruz. İspanya’da kişi başı balık tüketimi yıllık 37 kg iken Portekiz’de bu rakam 55 kg’lara çıkabiliyor. İç pazarda da su ürünleri tüketimini artırmamız gerekiyor. Yalnızca ihracatta değil, iç pazarda da büyümeye odaklanmalıyız. Bir tek ihracat ile sektörün sağlıklı büyümesi mümkün değil. Bunun bilinciyle çocuklarımıza balığı sevdirmek için çizgi film kahramanlarıyla ve balık festivalleri ile birtakım çalışmalar yapıyoruz. Yurtiçi faaliyetlerinin önemli bir ayağı da sosyal medyada yaptığımız çalışmalarımız. Günümüz Türkiye’sinin en hızlı iletişim ve paylaşım kanalları olan sosyal medyayı en aktif kullanan sektörlerden biriyiz. Sosyal medya hesapları üzerinden tüketiciyi hedefleyen bilgilendirme ve tüketime özendirmeye yönelik sürekli paylaşımlar yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük coğrafi avantajlarından biri olan su ürünlerine yakınlık ve erişim kolaylığını mutfaklara taşımak için balık algısını geliştirmeye çalışıyoruz. Doğru bilgiyle, balık alırken saklarken ya da pişirirken hissedilen zorlukların önüne geçerek tüketime engel tüm algıları yıkmaya çalışıyoruz.
Pandeminin etkilerini az da olsa hissettik
2020 yılına moralli girerek, 2023 yılı ihracat hedeflerimizi yukarı yönlü revize etmemize rağmen su ürünleri sektörü olarak biz de diğer pek çok sektör gibi, tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle ihracatta duraklama yaşadık. Pandeminin etkilerini pek çok sektöre göre daha az hissettiğimizin de altını çizmek zorundayım. Pandemiyle birlikte işletmelerimiz hızla gerekli hijyenik tedbirleri aldı, dolayısıyla uyum aşamasında zorlanılmadı. Pandemi döneminde protein tüketiminin daha da artması bizim için avantaj haline geldi. Ancak çeşitli ülkelerde alınan tedbirler ihracatta gecikmelere sebebiyet verdi. Bu konjonktürde, 2019 yılının ocak – haziran döneminde 516 milyon dolar olan ihracatımız, Ocak-Haziran 2020’nin ilk 6 aylık döneminde ise yüzde 11’lik azalışla 457 milyon dolara geriledi.
Sektörün 2021 hedefleri
Yeni normal dönemde ihracatımızdaki kayıpları telafi edip, 2020 yılının ikinci yarısında yapacağımız ihracatla, 2019 yılı sonundaki ihracat rakamına ulaşmayı, sonrasında da artıya geçmeyi amaçlıyoruz. İhracat hedeflerimize ulaşmak için 2020 yılının ikinci yarısında pazarlama çalışmalarımızı dijital platformlara ağırlık vererek sürdüreceğiz. 2020 yılının kalan diliminde sosyal mesafeye dikkat ettiğimiz, maske kullanımı ve hijyene azami özen gösterdiğimiz takdirde COVID-19 salgınını yeneceğimize olan inancımı paylaşıyorum.
Ayrıca, ihracatımızı artırmak amaçlı hedef pazarlarda da birçok tanıtım çalışmaları yürütüyoruz. Yıllık ortalama 8-10 adet uluslararası fuara katılım sağlıyor, fuarlarda hem Türk balıklarını sergiliyor hem de çeşit çeşit Türk balıkları pişirerek yabancılara balıklarımızı tattırıyoruz. Pandemi sonrasında değişen dünyada bu tanıtım faaliyetlerimizi sanal platformlarda da devam ettireceğiz.
Yıllardır prensip edindiğimiz gibi 2020 yılının ikinci yarısı ve 2021 yılında da tüm üyelerimiz ve paydaşlarımızla bireysel değil, ortak akıl üretebilen ekip oluşturmak gayretinde olacağız. Ayrıca ülkemiz su ürünleri ihracatının sürdürülebilir şekilde artırılması, yaşanan sorunlara çözüm bulunması, ihracatçılarımız ve diğer tüm paydaşlarımız ile işbirliğinin artırılması için çalışmaları sürdüreceğiz.
Türkiye’nin yeni dönemde ihracatta öncelikli ülkeler olarak belirlendiği ve büyüklüğü 2,8 trilyon doları aşan Çin, Meksika, Rusya ve Hindistan pazarları başta olmak üzere Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Japonya, Brezilya ve Afrika ülkelerine gerçekleşen ihracatta, su ürünleri sektörü olarak daha çok pay almak istiyoruz. Anılan pazarlarda karşılaştığımız mevcut siyasi ve teknik engelleri kaldırmak ve bu ülkelere yönelik tanıtım faaliyetleri ve projeler geliştirmek için sektör olarak önümüzdeki dönemde daha çok çalışacağız.