İstanbul’un güzel semti Bebek’te misafirlerini ağırlayan Lucca’da, bir bistro’da olması gereken ne varsa fazlasıyla var. Belki de bu yüzden onca yeni mekân açılmasına rağmen müdavimleri ondan hiç vazgeçmiyor. Mekânın yaratıcısı ve sahibi Cem Mirap’a işin sırrını sorduk, Lucca klasiklerini tattık…
Lucca’nın Bebek’in hem bohem hem modern ruhunu , canlılığını yaşatan, yansıtan bir yer olduğunu düşünüyorum. Mutfak olarak da Fransız detaylarını içeren, dünya mutfağından ama Akdeniz dokunuşlu yemeklerden oluşuyor.
Bebek’te yer alan Lucca Bistro-Bar, lezzetli yemekleri, başarılı servisi, ödüllü kokteylleri ve eğlenceli ortamı ile 2004 yılından bu yana İstanbul’un en çok tercih edilen mekânlarından. Lucca’da günün her saatine uygun yemek ve içecek seçenekleri mevcut. Tam da bir bistro’da olması gerektiği gibi Lucca’nın menü yelpazesi oldukça geniş. Mutfak Koordinatörü şef Pelin Çakar’ın yaratıcılığı ve sürprizli dokunuşları ile hazırlanan dünya mutfaklarının en özel lezzetleri Lucca menüsünü oluşturuyor. Ekim ayında 12’nci yılını dolduran ve bunca yıldır popülerliğini hiç yitirmeyen Lucca’yı mekânın yaratıcısı ve sahibi Cem Mirap ile konuştuk…
Lucca markasını nasıl yarattınız?
Aslen Ankaralıyım. Üniversitede reklam okumak üzere New York’a gittim. New York’ta yaşadığım yıllarda, yiyecek içecek sektörüne ilgi duymaya başladım. Türkiye’ye döndüğümde bütün güne hitap eden, hem rahat hem şık, eğlenceli ama yemeği ve kokteylleri iyi bir yerin eksikliğini hissettim. Özellikle Bebek’te yaşadığım için burada bu tarz bir yerin çok cazip olacağını hissettim. 2004’te bir dünya seyahati yapıp Türkiye’ye döndüm. 2004’ün sonlarına doğru da Lucca’yı açtım.
Lucca’nın bu kadar popüler bir mekân olacağını, neredeyse Bebek semtiyle özdeşleşeceğini tahmin etmiş miydiniz?
Tabii, bir mekânı yaratırken, her zaman bulunduğu yerin ruhuna uygun olması ve orayla beraber yaşaması çok önemli diye düşünüyorum. Mekânı tasarlarken; sahile yakın oluşu, renk uyumu, buradaki atmosfer ve tüm bunların yemeklere yansımasına kadar her şeyi kafamda kafamda planladım. Konsept belirleme ve uygulama aşamasında çok hareketli ve canlı bir yer olacağını hep hissediyordum, planlarımı buna göre yapmıştım zaten.
Lucca, Bebek semtini yansıtıyor diyebilir miyiz?
Diyebiliriz tabii. Lucca’nın Bebek’in hem bohem hem modern ruhunu, canlılığını yaşatan, yansıtan bir yer olduğunu düşünüyorum. Mutfak olarak da Fransız detaylarını içeren, dünya mutfağından ama Akdeniz dokunuşlu yemeklerden oluşuyor.
Lucca’yı diğer benzer mekânlardan ayıran en önemli özellikler neler?
Ben Lucca’ya benzer bir yer olduğunu pek düşünmüyorum. Nev-i şahsına münhasır bir yer Lucca. Burayı 2004’te açtığımızda, İstanbul’da hem rahat hem şık, modern bistro anlayışında bir mekân yoktu. Aslında Lucca, daha sonra eğlenceye, bara dönüşen modern bistro konseptini Türkiye’ye ilk getiren yerdir bence.
Daha önce gelmemiş birine Lucca’yı nasıl anlatırsınız?
Lucca, iyi yemek yiyebileceğiniz, çok iyi bir bar programı olan, günün her saatine hitap eden, eğlenceli ve modern bir brasserie, bir buluşma noktası diyebiliriz.
Lucca’ya daha çok kimler geliyor, müşteri profilinizi nasıl tanımlarsınız?
İyi yemekten, iyi atmosferden hoşlanan, ağırlıklı olarak 25-45 yaş grubundaki İstanbullular.
İstanbul’da artık gün geçmiyor ki yeni bir mekân açılmasın. Ve bazıları da aynı hızla kapanıyor. Böyle yoğun sirkülasyonun yaşandığı bir şehirde yıllardır popülerliği ve marka değerini korumanın sırrı nedir?
Her şeyden önce doğru, orijinal, daha önce denenmemiş bir konseptle ortaya çıkmak. İkincisi; yiyecek içecek sektöründeyseniz mutlaka yaptığınız işi geliştirmek. Ve her şeyden önemlisi; başka bir yere benzemeye çalışmamak. Bence işin sırrı bu. Bir mekânın kalıcı olması için temel taşların çok doğru bir şekilde atılmış olması gerekiyor. Doğru altyapı, doğru öngörü, doğru iş modeli, doğru fizibilite, doğru konsept, doğru yiyecek-içecek anlayışı ve vizyonu, bir de tabii orijinalitesi olmalı. İnsanlara başka yerde bulamayacakları bir şey sunmadığınız sürece rekabet içinde kaybolursunuz. Ve uzun ömürlü olamazsınız. Çünkü günümüzde insanlar dünyayı geziyor, iyi örnekleri görüyorlar.
İkinci bir Lucca düşünüyor musunuz?
Şubeleşmek gibi bir niyetimiz yok, başka bir Lucca olmayacak. Cantinery diye yeni bir restoranımız var, onun konsepti daha farklı. Lucca Bebek’te güzel ve hep burada kalacak.
Son 12 yıldır sektörün içindesiniz. Bu sürede İstanbul’daki yeme-içme ve eğlence anlayışında neler değişti sizce?
Bir kere, büyük yerlerden daha küçük yerlere geçiş oldu. Özellikle, modern Türk mutfağını yansıtan güzel restoranlar açıldı. Mutfağımızı modern bir anlayışla yorumlayan mekânlar çoğaldı. Son yıllarda özellikle kahve konusunda çok gelişme olduğunu düşünüyorum. Kahvenin bizim kültürümüzde önemli bir yeri var. Ayrıca eğlence anlayışı da değişti. Büyük kulüplerden ziyade, yeme içme ve eğlenceyi birlikte sunan mekânlar tercih edilir oldu. Bu konuda da Lucca’nın öncülük yaptığını söyleyebilirim.
Sizin Lucca’da en sevdiğiniz yemek hangisi?
Ördekli pappardelle, ama sürekli rejim yaptığım için çok fazla yiyemiyorum.
Lucca’ya gelenlerin mutlaka tatmasını tavsiye ettiğiniz yemekler hangileri?
Bence paylaşmalık tabaklarımızı herkesin mutlaka denemesi lazım. Gündüz soğuk kahve içeceklerimiz, akşamsa kokteyllerimizi de tavsiye ediyorum.
Lucca Mutfak Koordinatörü
Pelin Çakar
Lucca’nın mutfağı başarılı bir kadın şefe, Pelin Çakar’a emanet. Çakar, Bilgi Üniversitesi İşletme mezunu. Daha sonrasında ABD’ye San Francisco’ya gitmiş, UC Berkeley’de pazarlama eğitimi almış. O dönemde gastronomiye merak sarmış. Culinary Institute of America’nın kurslarına, City College of San Francisco’nun yemek programına devam etmiş. Türkiye’ye döndüğünde Cem Mirap ile tanışmış ve ondan iş teklifi almış. Halen daha vakit buldukça gastronomi seyahatlerine çıkıyor, dünyanın farklı ülkelerindeki eğitimlere katılıyor. Pelin Çakar, Lucca’nın mutfağını şöyle özetliyor: “Lucca, tam bir bistro mutfağı. Dünyada tüm bistro’ların menü yelpazesi çok geniştir. Sabah kahvaltıyla başlayıp öğlen yemeği ile devam eden, akşam içkinin yanına atıştırmalıklar ve sonrasında ana yemeklerin bulunduğu bir menü. Izgara köfte de var, suşi de, İtalyan usulü makarna da var, menemen de… Yani menüde herkese hitap edecek bir seçenek mutlaka var. Zor bir konsept tabii, yönetmesi de zor. Ama çok iyi bir ekibim var, yıllardır beraberiz. Bence başarının anahtarlarından bir tanesi de bu.”
Yemeğime dokunma!
Pelin Çakar ve ekibi bize çekim için Lucca’nın menüsünden çok özel yemekler hazırladı: Ördekli pappardelle, deniz levreği cebiche, somon avokado tostadas ve fish taco… Limonlu levrek, ördekli pappardelle gibi bazı yemekler artık bir Lucca klasiği olmuş, değişmiyor. Ama menüye sık sık yeni lezzetler ekleniyor. Lucca’nın müdavimleri alıştıkları tatlardan vazgeçmek istemiyor. “Sigara böreğimiz vardı, menüden çıkartma cesaretinde bulunduk. Ama gelen tepkiler üzerine tekrar menüye koymak zorunda kaldık. Lucca’nın müdavimleri beğendikleri yemekleri sahiplenir ama beğenmediklerini de mutlaka söylerler” diyor Pelin Çakar.
Röportaj:Birgül Kopuz/Fotoğraflar: Altan Aykan