Yılın 300 gününün güneşli geçtiği bir şehir Atina. Masmavi gökyüzü, sokakların beyazıyla dans eder, her köşe başından karşınıza tanıdık bir koku, bir tat çıkar. Bazen bir meze dükkânı, bazen mis gibi taze simit kokusu…
Binlerce yıllık tarihi, mitolojisi, efsaneleri, tapınakları, müzeleri, meydanları, muhteşem güzellikteki sokakları, sıcakkanlı insanları ve lezzetli yemekleri ile Atina, yaz-kış turistlerin akınına uğrayan bir şehir. Yılın 300 gününün güneşli geçmesinin de bunda büyük payı var tabii.
Yunanistan’ın başkenti Atina (Athena) ismini iki mitolojik tanrının rekabetinden almış. İsterseniz hikayeyi kısaca aktaralım: Deniz Tanrısı Poseidon ile bilgelik, zekâ, bilim, sanat ve aynı zamanda Savaş Tanrıçası Athena bu şehrin koruyucuları olmak isterler. Kimin baş tanrı olacağına halkın karar vermesi istenir ve bir seçim yapılır. Seçimden önce Poseidon bir kayalığı yararak şehre su getirir ve Atinalılara büyük bir göl hediye eder. Athena ise Akropolis’te bir kayaya dokunur ve bir zeytin ağacı yaratır. Şehrin o dönem kralı olan Kekropas halka zeytin ağacını veren Athena’yı seçer. Böylece şehir, tanrıça Athena’nın adını alır. Poseidon bu duruma o kadar kızar ki şehri susuzluğa mahkûm eder. O günden sonra Atina her zaman susuzluk çeken bir şehir olur.
Atina’da en sevdiğim tarihi bölge Plaka ve tepesinde yer alan Akropolis Tapınağı. Plaka’nın biraz ötesinde Anafiotika sokaklarında yürüdüğünüzde kendinizi bir Yunan adasında hissedeceksiniz. Beyazlı mavili evler ve begonvil çiçekleriyle dolu dar sokaklar…
Şehirde lezzet turu
Keyifle vakit geçireceğiniz kafe ve lokantalar sizi bekliyor olacak… Hele bir de seyyar müzisyenlere rastlarsanız buzuki eşliğinde sirtaki dansı bile yapabilirsiniz Atina sokaklarında…
Monastiraki Meydanı, Plaka’nın yanı başında kocaman bir meydan. Meydanın ortasında yer alan ve 1759 yılında yapılan cami oldukça iyi bir durumda, korunuyor ve etnografya müzesi olarak ziyaret ediliyor. Plaka bölgesindeki Fethiye Camii’ni ziyaret ederseniz, 1834 yılında inşa edildiğini öğrenirsiniz.
Gelin biraz da bu bölgede küçük lezzet keşifleri yapalım hep birlikte. Biraz mola verelim ve ağzımızı tatlandıralım. Plaka bölgesindeki ilk durağımız Melina Café. Kahve molası için harika bir adres. Canınız şarap veya tatlı çektiyse Yasemi’ye mutlaka uğrayın. Yemek ve mezeler içinse Plaka’nın göbeğindeki Ydria lokantasında geleneksel Yunan mutfağının en güzel örneklerinin tadını çıkartın.
Pazar günü Monastiraki sokaklarında yüzlerce antikacı eşyalarını sokakta sergiler. Siz de benim yaptığım gibi saatlerce pazarlıktan sonra alışveriş yapabilirsiniz. Yorulduğunuzda Psiri bölgesine geçer Serbetospito Pastanesi’nde bayılana dek şerbetli, çikolatalı, çilekli tatlılar yer, rakomelo veya limonatanızı yudumlayabilirsiniz. Eğer çikolata tutkunuysanız Little Kook’a mutlaka uğrayın ve bu sihirli masal diyarının sıcak çikolatasını deneyin.
Psiri bölgesinde dolaşırken her sokak arasında karşınıza bir meze dükkânı çıkacak. Bu lokantalarda çok ucuza yemek yiyebilir, açık ev şaraplarından veya anasonsuz çipuro (kuru üzüm rakısı) ısmarlayabilirsiniz.
Biraz da alışveriş
Her köşe başından tanıdık bir koku, bir tat çıkabilir burada karşınıza. Atina’nın en meşhur simitçisi To Kuluri tu Psiri sabaha kadar simit yapar, bütün sokaklar susam kokar. Bu harika kokunun peşine düşüp mekâna ulaşmanız hiç de zor olmaz.
Antik Atina bölgesi Plaka ve Monastiraki dışında Gazi ve Keramikos da size çok ilginç gelecek olan diğer bölgeler. Kozmopolit Atina’yı görmek için Kolonaki semtine gidip bütün sokakları gezebilirsiniz. Meşhur markaların hepsini bu semtte bulabilirsiniz. Eğer sokaklarda fazla dolaşmadan alışveriş yapmak istiyorsanız Panepistimiou Caddesi’ndeki Attica Shopping Mall’a gitmeniz yeterli. Ucuz bir alışveriş için Ermou Caddesi üzerinde yüzlerce dükkânda aradığınız hemen her şeyi bulabilirsiniz.
Kolonaki’den sonra teleferikle Lekabetus Tepesi’ne çıkabilir, güneşin muhteşem batışını seyredebilirsiniz. Ama eğer şehirden uzaklaşalım derseniz, araba ile 20 dakika mesafedeki Pire Limanı’na doğru yola çıkmanız yeterli. Pasalimani veya Mikrolimano’da gezebilir, Sta Vrahia tis Piraikis’te güneşi batırırken uzo ve ahtapot keyfi yapabilirsiniz.
Dans, müzik, eğlence
Atina’nın Güney’i Pire Limanı’ndan ters yönde Riviera adı altında Paleon Faliro, Kalamaki, Glifada, Vula, Varkiza, Kavuri bölgeleri yaz ayları için ideal semtler. Buralarda her zevke uygun oteller, restoranlar, beach barlar ve gece eğlencesi için sabahlara kadar açık sıra sıra mekânlar bulabilirsiniz… Modern müzik seviyorsanız Akanthus, Nalu, Penarubia, İsland bunlardan bazıları… Geleneksel buzuki geceleri için meşhur şarkıcıların sabaha kadar şarkı söyledikleri dükkânlardan Frangeliko, Fandasia, Romeo, Poseidon en kaliteli olanlar…
Gece hayatından sonra acıkırsanız şehir içinde Varvakios Pazarı’nda İpiros İşkembe Salonu’na uğramadan geçmeyin. Ev yemekleri ve çorbalarıyla pazar günü hariç sabaha kadar açık bu mekânda damak zevkinize uygun bir şeyler mutlaka bulursunuz.
Biraz da kültür sanat
Atina’ya kadar gelmişken şehrin kültür sanat zenginliğinden de nasibinizi alın. Niarhos Kültür Merkezi’ni ziyaret edilecek yerler listenize mutlaka ekleyin. Musiki Megaro, uluslararası tiyatro oyunları ve operaları ağırlayan bir bina. Yeni kurulan Christmas Theater, kasım ve şubat ayları arası dünyaca meşhur sanatçıları ve operaları getirip seyirci ile buluşturan müthiş bir yer. Bu sene Broadway’den ‘Phantom of The Opera’ müzikalini getiriyorlar. Tiyatro seyretmeyi düşünüyorsanız sonsuz bir listeyle karşılaşırsınız. Atina’da büyüklü küçüklü tam 1542 tiyatro var.
Ve son olarak sizleri Atina’da Kalamaki bölgesinde açtığımız Maria’s Restaurant’a da beklediğimi yazmadan geçmek istemem.
Yazının sonuna gelmiş olsak da elbette Atina’yı anlatıp bitirmek bu kadar kolay değil. Daha anlatacak çok şey, gezilecek çok yer, tadılacak çok lezzet var bu mavi beyaz şehirde. Gelecek sayımızda Atina’ya çok yakın antik Epidavros Tiyatrosu, Egina, Spetses, İdra adalarını keşfe çıkacağız, hazırlanın.
Bol seyahatli ve keyifli günler dileğiyle…
Musakka
Malzemeler:
4 adet patlıcan
4 adet kabak
4 adet patates
2-3 dal fesleğen
750 gr kıyma
2 orta boy soğan
Tuz, karabiber
Beşamel sos için:
2 çorba kaşığı tereyağı
4 çorba kaşığı un
800 ml süt
Tuz, muskat
Sebzeleri kızartmak için
ayçiçek yağı
Yapılışı:
Patlıcanları alaca soyup tuzlu suya acısını almak için yerleştiriyoruz. Kabak ve patatesleri soyup dilim dilim kesip hafif kızartıyoruz. Patlıcanların acılığını aldıktan sonra dilimleyip kızartıyoruz. Sebzeleri kâğıt havluya yerleştirip kenara alıyoruz. Soğanları ince ince doğrayıp bir tavanın içinde yağla kavuruyoruz. Kıymayı ekliyor, biraz kavurup doğranmış bir domates ve kıyılmış fesleğeni ekliyoruz. Kıymayı kenara alıyoruz. Beşamel hazırlıyoruz. Ufak bir tencerenin içine tereyağını koyup eritiyor, ateşi hafif tutup unu ekliyoruz. Unla tereyağını iyice kavuruyoruz. Sütü yavaş yavaş ekleyip kaynatıyoruz. Beşamel kıvam aldığında tuz ve rendelenmiş muskat ekliyoruz. Şimdi sıra yemeği birleştirmeye geldi. Bir fırın tepsisini yağlıyoruz. Önce bir sıra patatesleri fırın tepsisini kapatacak tarzda yerleştiriyor, üzerine kıyma serpiştirip ikinci kat kabakları yerleştiriyoruz. Üstüne yine kıyma ve en son patlıcanları koyup son olarak en üste de kıymayı ve beşameli boydan boya sürüyoruz. Daha lezzetli olmasını istiyorsanız üstüne rendelenmiş eski kaşar koyabilirsiniz. Önceden 180° ısıtılmış fırında beşamel pembeleşinceye kadar pişiriyoruz. Yemeğin biraz ılık olmasını bekliyor ve pasta gibi dilimleyip servis ediyoruz.
Yazı ve fotoğraflar: Maria Ekmekçioğlu