Global Kahve Krizinin Ayak Sesleri

by selenay

Yemen’de Kaldi adındaki bir çobanın keçilerini otlatırken keşfettiğine inanılan kahvenin bu kadar popüler bir içecek haline geleceği hatta insanlığı kendine esir edeceği kimin aklına gelirdi ki. Bugün kahve kuşağı olarak bilinen güney yarım kürede çok sayıda ülkede yaklaşık 125 milyon insanın ürettiği kahve büyük bir kitlenin geçim kaynağı olurken, dünya insanı için vazgeçilmez bir keyif içeceği haline gelmiştir. Brezilya başta olmak üzere, Kolombiya, Vietnam, Endonezya, Etiyopya, Honduras, Kenya, Meksika, Peru, Uganda, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde tarımı yapılan kahvenin iklim ve toprak istekleri nedeniyle üretim alanı daha fazla genişleyememekte, tüketimdeki hızlı artış ise arz-talep arasındaki makası giderek daraltmaktadır. Tarihi kaynaklara göre kahve ticaretinin ilk kayıtları 1700’lü yıllara dayanmakta olup, bu dönemdeki yıllık 10 bin tonluk üretimin tamamı Yemen’den karşılanmaktaydı. Daha sonraki yıllarda kahve üretimi, Endonezya ve Karayipler’de başlamış ve 1900’lü yıllara kadar dünya kahve üretimi ve ticareti Brezilya, Kolombiya, Endonezya, Haiti ve Yemen üzerinden yapılmıştır. Yıllar itibariyle artan üretim, 2008 yılında 8 milyon tona ulaşmış ve üretim birkaç ülke (yaklaşık olarak; Brezilya %35, Vietnam %15, Kolombiya %10, Endonezya %5% ve geriye kalan üretim Etiyopya, Meksika ve Hindistan’da; üretilen kahvenin yaklaşık %60’ı Arabica türü) üzerinde yoğunlaşmıştır. (Oestreich-Janzen, 2013)

Zaman içerisinde kahvenin önemli bir ticari meta haline gelmesi ve bir sanayi ürünü olmasının hem tüketici hem de üretici açısından istenmeyen sonuçlara yol açmasına neden olmuş, kahve ticaretindeki acımasız rekabet zaman içerisinde kahve üreticisini fakirleştirirken, piyasa oyuncularını daha da zenginleştirmiştir. Brezilya’nın kahve için uyguladığı fiyat koruma programı yeterince sonuç vermemiş, kahve üretimi ve ticaretindeki zorlu süreç özellikle 19. yüzyıldan 20. yüzyıla girerken içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. 1929-1930’lu yıllardaki Büyük Buhran’la birlikte, kahve fiyatlarında dramatik bir düşüş yaşamış olup, Brezilya’nın fiyat koruma programının beklenmeyen bir sonucu olarak, yetiştiricilerin satamadıkları milyonlarca ton kahve çekirdeği en sonunda törenlerle ateşe verilmiş ve okyanusa dökülmüştür. (Biderman, 2013) 

Kahve üretimi ve ticaretinde, tarih boyunca büyük olaylar ortaya çıkmış, politik nedenlerin yanı sıra kahve üretim bölgelerinde beklenmeyen iklim olayları da kahve fiyatlarının dalgalanmasına yol açmıştır. Kahve, kısa tarihi boyunca, üreticiyi hep üzmüş bazen de güldürmüş, ama kahvesiz kalma korkusu kahve tiryakileri için tarihin her dönemde bir kâbus olmuştur.  

Gelişmiş ülkelerde kahve ticareti ve sanayisi oldukça önemli bir sektör olup, üretici ülkelerdeki halkın durumu aslında pek de dikkate alınmaz. 1990’ların başında; büyük ölçüde sanayileşmiş ülkelerdeki kahve perakende satışlarının değeri yaklaşık 30 milyar ABD doları iken, kahve üreticisi ülkelerin kazançları (f.o.b ihracatı) yaklaşık 10-12 milyar ABD doları idi. Ancak bu denge 2002 yılına gelindiğinde; perakende satışların değerinin 70 milyar ABD dolarını aştığı, ancak kahve üreten ülkelerin kazançlarının sadece 5,5 milyar ABD doları geldiği görüldü. 1980’lerde yaklaşık 120 USD/lb olan kahve fiyatları 2002’de 50 OSD/lb olarak son yüzyılın en düşük seviyesine geriledi. Kahve fiyatlarındaki bu gerileme özellikle Uganda gibi ihracat gelirlerinin yarısından fazlasını karşılayan ülkeler açısından oldukça sıkıntılı bir durum yaratmıştır.

2000’li yılların başında ortaya çıkan bu durum, aslında, arz ve talep arasındaki mevcut dengesizlikten kaynaklanmıştır. 2001/02 (Ekim-Eylül) üretim yılındaki toplam kahve üretimi yaklaşık 113 milyon torba (60 kg torba) iken, aynı dönemde dünya kahve tüketimi 106 milyon torbanın biraz üzerindeydi. Bu dönemde dünya kahve stoklarının yaklaşık 40 milyon torba olduğu tahmin ediliyordu. Yine bu dönemde, dünya kahve üretimi hızla (%3,6) artıyor, ancak yıllık talep artışı (%1,5) üretimin oldukça altında kalıyordu. Vietnam’daki kahve üretim alanlarının hızlı artışı ile Brezilya’nın aşırı üretimi bu durumu tetikliyordu. 2002 Kahve Krizi olarak anılan o dönemdeki yaşanan sıkıntılar, aslında, belki de kahve üretim alanlarının tüketim dikkate alınmadan çok hızlı artmasıydı. 1997’de 180 USD/lb’den başlayıp 2001 yılında 40 USD/lb gibi oldukça düşük fiyatlara gerileyen ve 2002 Kahve Krizi’ni ortaya çıkaran tablo önümüzdeki süreçte belki de tam tersine dönerek üreticiyi güldüren, ancak kahve tutkunlarını oldukça üzecek bir noktaya doğru gidiyor.

Geçtiğimiz yıllarda, 100 USD/lb civarlarında seyreden kahve fiyatları; KOVID-19 pandemisinin üretimi azaltması, deniz aşırı nakliyat fiyatlarının artması, kahvede arz-talep dengesinin bozulması ve son olarak ta Brezilya’da yaşanan olumsuz hava koşulları ve soğuklar nedeniyle kahve plantasyonlarının zarar görmesi de bahane edilerek son günlerde hızlı bir yükseliş yaşadı. 

Üretici ülkelerdeki kahve arzının azalması ve dünya kahve tüketimindeki artışa bağlı olarak; Haziran 2021’de kahve fiyatları, art arda sekizinci ay artış kaydetti. Uluslararası Kahve Örgütü (ICO)’nün verilerine göre kahvenin ortalama fiyatı Haziran 2021’de 141.03 USD/lb’ye ulaştı. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık %33.2’lik bir artışa denk geliyor. Geçtiğimiz Ekim (2020) ayında kaydedilen 105,85 USD/lb seviyesinde olan kahve fiyatına göre bugünkü rakamlar en yüksek seviyede. Aslında bu rakam, geçtiğimiz yıllardaki (Kasım 2016) en yüksek değer olan 145,82 USD/lb fiyatına yaklaşmış durumda. Arabica, Robusta ve diğer tüm kahve çeşitlerinde de benzer şekilde artışlar devam ediyor.

Peki, kahve fiyatları nereye gidiyor? Sorusu akla geliyor.

Yeni bir kahve krizi mi kapıda? Kahve içemeyecek miyiz?

İstatistikler, Mayıs-2020 (10,9 milyon 60 kg’lık torba) – Mayıs 2021 (9,8 milyon 60 kg’lık torba), son bir yılda kahve üreten ülkelerin ihracatında %10,1’lik bir düşüş olduğunu gösteriyor.

Dünya kahve tüketimi hızla artıyor, ancak kahve üretim yeterince artmıyor. Uluslararası Kahve Örgütü (ICO)’nün verilerine göre; 2020/21 sezonunda dünya kahve tüketiminin, bir önceki yıla (2019-2020 sezonu; 164.01 milyon torba) göre %1.9 artarak, 167.23 milyon torba olarak gerçekleşmesi öngörülüyor. Son beş yılda, kahve üretimi yapan ülkelerdeki kahve tüketimi %0.7 artarken, kahve ithal eden ülkelerde tüketimdeki artış %1.2 civarında. Son yıllarda (2017-2021); kahve tüketimi en çok azalan ülkeler, Venezüella, Lübnan ve Japonya iken; kahve tüketimi en fazla artan ülkeler, Mısır, Türkiye ve Norveç olarak dikkati çekiyor.

2020/21 kahve üretiminin ise, bir önceki yıla (2019-2020 sezonu; 168.94 milyon torba) göre %0.3 artarak, 169,50 milyon torba olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Kahve tüketim çılgınlığı bu şekilde devam ettiği sürece, kahve arzının önümüzdeki süreçte kahve talebini karşılayamayacağını ve üretim artmadığı durumda önümüzdeki yıllarda bir fincan kahvenin oldukça hatırının sayılacağını açıkça ortaya koyuyor. 

Tarihte politik nedenler ve üretimdeki dalgalanmalar nedeniyle kahveye erişemeyen insanların, kahve ihtiyaçlarını ve zevklerini karşılamaya yöneldikleri gibi; menengiç kahvesi, palamut kahvesi, kenger kahvesi, nohut kahvesi, hindiba kahvesi, hurma çekirdeği kahvesi, zeytin çekirdeği kahvesi, arpa kahvesi, pirinç kahvesi gibi kafein içermeyen belki de daha sağlıklı bitkisel kahvelerin önümüzdeki süreçte popülaritesinin artacağını gösteriyor.

Yazı: Prof. Dr. Nazım ŞEKEROĞLU /

Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyesi, ATABDER Başkanı, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Kahve ve Hindiba Komisyonu Üyesi

Kaynaklar

ICO, 2021. International Coffe Oraganization Reports. https://ico.org/

Biderman, B., 2013.  http://www.blackapollopress.com/coffee/chapt01.html

Oestreich-Janzen, S., 2013. Chemistry of Coffee. Reference Module in Chemistry, Molecular Sciences and Chemical Engineering.

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Leave a Comment

Secured By miniOrange