Emre Şirin: DÜZEN DEĞİŞİYOR, YENİ KRİZLER KAPIDA! PEKİ BİREYLER VE ŞİRKETLER NE YAPMALI?

by efe

Uzun yıllara dayanan küreselleşme akımın ve mevcut haliyle önümüzde duran kapitalizmin günümüze kadar yaşadığı süreçler ve bugün yaşananlar, sistemin tıkanma noktasına geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu durum yeni model arayışlarını ve bir sistemsel dönüşümü net bir şekilde ortaya koyuyor.
Dolayısıyla yaşadığımız pandemi süreci, devamında Rusya-Ukrayna gerginliği, küresel gayrimenkul balonu, tedarik sıkıntıları, enerji krizi, artan emtia fiyatları, küresel iklim değişikliği ve kıtlık sorunu, uzun yıllara dayanan ve pandemi ile zirve noktasına çıkan parasal genişleme, küresel enflasyon dalgası, yüksek borçluluk gibi birçok başlık açık bir dönüşümün habercisi niteliğinde.
Bir çırpıda saydığımız ama dünyanın başına büyük bir bela açan bu sorunlar, dünya ekonomilerinde çatırdamaya ve özellikle finansal sistem değişimi gibi köklü bir paradigma değişimine yol açacak gibi görünüyor.
Dolayısı ile dünya bundan sonraki süreçte özellikle önümüzdeki 2 yıl içinde ciddi bir ekonomik çöküş ve bunun tetikleyeceği savaşlara hazır olmalı.
Belirttiğim hususlar ışığında önümüzdeki süreç piyasalar açısından da inişli çıkışlı ve oynaklığın yüksek olacağı bir fotoğrafı önümüze koyuyor.
Küresel ekonomilerin ve merkez bankalarının sıkılaşma adımları, bunu yanında resesyon tehlikesi hem ekonomileri hem de piyasaları tedirgin etmeye bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Yalnız her parasal genişleme sürecinin sonunda oluşan enflasyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sıkılaşma ve bilanço küçültme söylemleri ‘küresel borçluluğun bu kadar arttığı ve daha önceki parasal genişleme dönemlerinden farklı olarak bu sefer bir pandemi nedeniyle ortaya çıkmış olması’ nedenleriyle senaryoyu biraz değiştiriyor.
Çünkü burada parasal genişleme ile yaratılan talep enflasyonunun yanında enerji fiyatları, tedarik zincirindeki bozulma, tüm emtia gruplarında yaşanan maliyet artışları ve dolayısıyla oluşan maliyet bazlı enflasyon senaryoyu farklılaştırıyor.
Buna bağlı olarak bir süre sonra Fed ve ECB gibi büyük merkez bankalarından ‘talep tarafını yönetecek düzeyde faiz artışı niyetimizi ortaya koyduk ama maliyet tarafını faiz aracı ile yönetme şansımız bulunmuyor, dolaysıyla daha sert sıkılaşma önlemleri dünya ekonomilerine ve halkalarına ciddi zararlar verebilir’ tarzında açıklamalar ile yeniden genişleyici politikalara dönme sinyalleri görebileceğimizi düşünüyorum (2022 yılının son çeyreği bu ifade ettiklerimiz için uygun bir dönem gibi görünüyor).
Fed başkanı Powell’ın yaptığı; ‘Faiz artışları ile talebi azaltabiliriz ancak gıda ve enerji fiyatlarını düşüremeyiz’ açıklaması bu tezimizi güçlendiriyor. Bununla birlikte Kasım ayında ABD’de yapılacak seçimler öncesi piyasaların daha fazla bozulması, ekonominin daralması, tüketici güvenindeki bozulmanın sürmesi ve olası işsizlik artışı Biden için hiç de arzu edilmeyecek bir durum.
Belirtiğimiz hususlar dahilinde son çeyreğe kadar özellikle söylem düzeyinde ve kısmen eyleme de dökerek piyasaların bozulmasına yol açacak hamleleri merkez bankalarından bekleyebiliriz. Bu anlamda bireyler açısından doğru portföy yönetimi, şirketler açısından ise önümüzdeki daralma, enflasyon, krediye erişim sorunları gibi hususlar ve nakit akışlarında olası bozulmalar dikkate alınarak stratejilerin belirlenmesi; servet kaybının önlenmesi ve bu süreçten en az hasarla çıkılabilmesi açısından büyük önem arz ediyor. Bunun için doğru bir finansal yönetim, minimum risk, küresel sermayenin gösterdiği yönü doğru algılayabilmek ve profesyonel destek almak önemli bir gereklilik.
Özellikle sermaye piyasalarında yatırımlarını değerlendirmek isteyenler açısından ön plana çıkan sektörler ve başlıklar; gıda güvenliği ve kıtlık sebebiyle tarım, yenilenebilir enerji, aralıklarla devam etmesi beklenen salgınlar dolayısıyla sağlık sektörü, yine fosil yakıtlardan çıkılması hedefi dolayısıyla yeşil enerji ve enflasyonist ortamda fiyat değişimlerini hızlı yansıtabilen perakende sektörü olacak gibi görünüyor.
Diğer taraftan her ne kadar büyük merkez bankalarının sıkılaşma adımlarını görüyor olsak da Fed başkanı Powell’ın da ifade ettiği gibi savaş, tedarik sıkıntıları, enerji krizi gibi başlıklar ve yine kendi ifadesiyle faiz artışlarının gıda ve enerji fiyatlarını düşürmeyecek olması negatif reel getiri ortamını ve enflasyonist süreci devam ettirecektir. Dolayısıyla bugün ekran fiyatları üzerinden ciddi bir manipülasyona maruz bırakılsa da ALTIN VE GÜMÜŞ çok önemli bir noktaya evrilebilir.
Unutulmamalı ki tarihin en eski iki para biriminden bahsediyoruz. Ayrıca dünya geneline yayılmış yüksek enflasyon dalgası, savaş ve jeopolitik riskler, riskli varlık balonları bu değerli metallerin önemini önemli ölçüde artırıyor (bugün tam tersine inanmamızı istiyor olsalar da!). Tüm bu saydığımız huşuslar ışığında bu iki değerli metal aynı zamanda sanayi metali (özellikle gümüş). Elektronikten, sağlık sektörüne yenilenebilir enerjiden, elektrikli araçlara kadar birçok alanda kullanıma sahip olduklarını ve sınırlı birer kaynak olduklarını ifade etmek gerek.
Özet olarak şunu söyleyebiliriz; bugün ekonomilerde ve piyasalarda yaşananlar tarih kitaplarına geçebilecek nitelikte. Aynı zamanda küresel sermaye ve önemli merkez bankalarının direkt manipüle ettiği bir sürece tanıklık ediyoruz.
Hem bireyler hem şirketler açısından çok dikkatli olunması gereken bu süreçten en az hasarla çıkılabilmesi dileğiyle…

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Secured By miniOrange