İki gündür Tiktok’ta bir ses üzerinden yapılmış videoları izliyorum. Herkesin ardı ardına videolar çektiği seste şöyle diyor:
“Kahve içer miyim? KAHVE İÇER MİYİM? Hayır! Ben kahve içmem, kahve benim damarlarımda dolaşır.”
Böyle bir kahveseverseniz o zaman bugün sizinle içtiğiniz kahve ve atık ilişkisine bakalım mı?
Damarlarımda kahve dolaşmıyor belki ama her gün evde ya da dışarda bir ya da iki fincan kahve içiyorum. Bu kahve sevgim ve kullanılan karton bardaklara olan üzüntüm #kahvemtermosta hareketini başlatmama neden oldu ama şimdi hemen onunla başlamayacağım. Bu süreci daha başından almak istiyorum.
Öncelikle, kahveyi nereden alıyorsunuz? Nasıl bir kahve tüketicisisiniz? Kahveyi hangi ambalajda alıyorsunuz? Bunlar çok önemli… Eğer varsa, çevrenizde 3. nesil dediğimiz yerlerden istediğiniz miktarda çekirdek alıp taze çektirecek ya da çekirdek olarak aldığınızda kendi kabınızı götürebilirsiniz. Eğer daha önce aldığınız kahve ambalajları -ki onların önünde biliyorsunuz hava alsın diye özel de bir deliği var- elinizde bunlardan varsa yanınıza alabilirsiniz. Önce evde iyice boşaltıp, ters çevirip, havalandırmalısınız. Amacımız eski kahve ile yenisinin koku olarak karışmaması. Kahveyi kavanoz götürerek onun içine doldurmalarını isteyebilirsiniz ama bunu kabul ediyorlar mı, önden sormakta fayda var.
Hiçbiri olmadı mı? Kahveciden ya da belki marketten ya da online olarak içi alüminyum, dışı kağıt olan ambalajında mı aldınız? O zaman bunun altını delerek bunları küçük fidelikler yapabilirsiniz. Bu fikri Fem Güçlütürk’te görmüştüm. Onun dışında bu ambalajları saklama poşeti olarak da kullanabilirsiniz. İyice havalandırdıktan sonra içine kuruyemiş belki küçük bir sandviç vs koyarak yanınıza alabilirsiniz. O zaman ilk olarak kahvenin ambalajı sorununu hallettik.
İkincisi; eve geldik kahve içeceğiz, kahveyi demlemek istiyoruz. Tabii farklı farklı kahve demleme çeşitleri var mesela moka pot’ta kahve demliyorsanız zaten sıkıntı yok moka pot’ta hazırlarken filtre kullanmadığımız için telve dışında bir atık oluşmuyor. French press ve türk kahvesinde de durum benzer, bir filtre kullanımı yani dolayısıyla çöpü yok. Eğer chemex gibi, filtre kahve makinası benzeri şeyler varsa yani işin içine filtre giriyorsa, o zaman yapabileceğiniz iki şey var; birincisi, makine kullanıyorsanız kendinden metal filtresi olan bir makine seçmek. İkincisi ise chemex ya da filtre kahve makinesinde kumaş filtre kullanmak. Kahvenin ne kadar uzmanı olduğunuz, tadını ne kadar böyle önemsediğinize bağlı olarak, seçeceğiniz filtrede de daha seçici olabilirsiniz, yani kumaş filtreyi kullanmak istemeyebilirsiniz. Ben kendi adıma bugüne kadar eskiden ham kâğıttan filtreler kullanıyordum (bunlar kompost edilebiliyor ama ağartma işlemi görmüş beyaz filtreler direkt çöp oluyor) ama artık uzun bir süredir kumaş filtre kullanıyorum. Filtrem, filtre kahve makinesi için özel olarak yapılmış (yukarıda belirttiğim gibi aynı zamanda chemex için de boyutlandırılmış kumaş filtreler var) normal bir kahve filtresi boyutunda. Benim makinam bir beyaz eşya markasının filtre kahve makinası. Onda rahatlıkla kullanabiliyorum. Bittiği zaman ters çeviriyorum, içindeki kahveyi ayırıyorum ve sudan geçirip, iyice temizlendiğinden emin olup, kurutup, ertesi gün tekrar kullanıyorum. Aslında bu konuda birkaç tane farklı şey okudum: Kimisi diyor ki kahvenin tadının değişmemesi, bakteri oluşmaması için bunu suya batırıp buzluğa kaldırmalısınız yani bir bardağın içine su koyup, filtreyi de onun içine koyup, bu şekilde buzlukta muhafaza ederek, ertesi gün indirip, çözdürüp kullanmalısınız. Bana pek kullanışlı gelmedi. Ben her kullanım sonrası suda yıkayıp asıp kurutup ertesi gün tekrar kullanıyorum. Haftada 1-2 de kaynar suda bir 5 dakila tutuyorum tencerede bu şekilde kumaşa yapışmış kahve yağları çözülüyor. Filtrem, bir yılını doldurduğu için yeni bir filtreye geçeceğim, eskisi doğal kumaştan olduğu için kompost edilebilir ya da şekli itibariyle ufak bir iki değişimle bir çocuğun oyuncak bebeğinin eteği de olabilir.
Şimdi ne dedik; kahvenin ambalajı tamam, filtreyi de çözdük, ne kaldı? Artan kahve kaldı, artan kahveyi ne yapabilirsiniz? Bir sürü şey yapabilirsiniz. Evinizde sabun vs yapıyorsanız bunun içine kahve aroması, kokusu gelsin diye ekleyebilirsiniz, bitkilerinizin toprağına karıştırarak, toprağını daha süzücü hale getirebilirsiniz. Aynı zamanda bildiğim kadarı ile besleyici de bitkiler için gübresel de bir etkisi var, böyle deneyebilirsiniz. İnternette eski bir habere rastladım, dünyaca ünlü kahve zinciri gün içinde biriken kahve telvesini bu amaçla isteyenlere ücretsiz olarak verdiğini söylüyordu, araştırdığımda kimi şubelerde devam ettiğini duydum. Tabii kahve telvesini kompost yapabilirsiniz yani evdeki gıda atıklarını turşulaştırmak, çöp turşusu kurmak tabir-i caizse. Yine kahve telvesinden peeling yapıyorlar ve cilt temizliğinde kullanıyorlar bunu deneyebilirsiniz ancak benim cildim çok hassas olduğu için denemedim. Yazlıklarda kahveyi yakarak bazı böceklerin uzaklaşmasını sağlayabilirsiniz. Telvesini de bu şekilde çöp olmaktan kurtardıysak, o zaman evde atıksız kahve içmeyi başardık demektir. Bir şey daha var ki demleyip de artan kahve. Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olmasının yanı sıra önümüze gelirken yarattığı 140 litrelik de bir su ayak izi var. Dolayısıyla içeceğimiz kadar demlemek ve eğer kahve arttıysa kalan kahveyi dondurarak ziyan etmemek de çok önemli. Dondurduğunuz kahve küplerini sonrasında soğuk kahvenize ekleyebilirsiniz.
O zaman ne kaldı? Dışarıda kahve içmek kaldı. Dışarıdaki kahve yapanların uygulamalarına ne noktada karışabilirsiniz? Eğer kahve dükkanının sahibini tanımıyorsanız çok da fazla karışmanız mümkün değil. O zaman ne yapabilirsiniz? #kahvemtermosta diyebilirsiniz. Termosunuzla beraber kahve almaya giderek, orada sunulan karton bardağı reddedebilirsiniz. Eğer ki kahvenizi mekânda oturarak içecekseniz “kupada alabilir miyim?” diye sorabilirsiniz. Bu seçeneği mutlaka değerlendirebilirsiniz. İllaki termos taşımanıza gerek yok. Ama eğer kahvenizi alıp gidecekseniz yani take –away/ al götür kahve içecekseniz, kahve termosunuzu uzatırsanız unutmayın ki geri dönüşümü olmayan bir çöp yaratıyorsunuz. Çünkü bu bardakların içleri, bozulmasın, sıcaktan yamulmasın diye plastik zarla kaplı, dolayısıyla kompozit bir malzeme olduğu için çözülmüyor, geri dönüşmüyor, bu bardakların geri dönüşümü yurt dışında bazı tesislerde yapılabilse de işlem olarak pahalı olduğu için tercih edilmiyor. O yüzden direkt olarak çöp oluyor. Aslında bakarsanız bu bardakların geri dönüşebildiğine inananlarında da işleri bittiğinde geri dönüşüme attığına pek rastlamadım. Bu yüzden yapacağınız şey; kahvenizin sorumluluğunu alarak #kahvemtermosta demek. Şu anda Türkiye’de 200’e yakın 23 şehirde 200’e yakın destekleyici kafe var, bu mekanlara gittiğinizde kahvenizi hem termosunuzda alıyorsunuz hem doğaya bir katkıda bulunuyorsunuz hem de siz bu çabayı gösterdiğiniz için, bu destekleyici mekanlarda size kahveyi indirimli veriyorlar ve ne olmuş oluyor? Çift taraflı hatta doğa, mekân, siz diye bakarsanız üç taraflı bir kazan-kazan-kazan oluyor.
Ne dersiniz, sizin için de atıksız kahve deneyimi mümkün mü? Veya şöyle sorayım hangileri sizin için uygulanabilir?
Yazı: Hale Acun Aydın /
Türk İşi Minimalizm kurucusu,
#kahvemtermosta hareketinin başlatıcısı