Ormanda pişer, bize de düşer

by Basak Oksak

Onlar hem ormanı hem yemek pişirmeyi çok seven iki arkadaş. Murat Akay ve Çağatay Mutlu , yarattıkları ‘Orman Lezzetleri’ ile şahane yemekler ‘uyduruyor’. çekerken çok eğlendikleri videolarla izleyenlere de ilham veriyorlar…

Buldukları her fırsatta soluğu ormanda alan, bulabildikleri malzemelerle o anda uydurdukları ama lezzetli yemekleri pişirip yiyen iki arkadaş; Murat ve Çağatay. Bir gün yaptıkları bu ‘orman lezzetleri’ni sosyal medyada paylaşmaya karar veriyorlar. Yemeklerin içine en sevdikleri malzemeleri, videoların içine espriler katarak… Derken bir anda takipçi sayıları 100 bini aşıyor, videoların paylaşımı milyonu buluyor. “Bakalım neler yapıyorlar” diyor ve bir sabah erkenden ormanda buluşmaya karar veriyoruz. Bir yanda testi kebabı pişerken, tereyağlı antrikot ve ızgara mırmır balığı hazırlanıyor… Çay çoktan demlenmiş elbette, sohbete eşlik ediyor. Ormandayız, huzurun tam ortasında. Balığı elle yemek, ekmeği yemeğin suyuna banmak, ormandaki diğer canlıları da doyurmak serbest!

Murat Akay, 34 yaşında. Ankara Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. Kameraman, aynı zamanda dans eğitmenliği de yapıyor. Çağatay Mutlu, 29 yaşında. Reklam ve tanıtım filmleri, belgeseller çekiyor, prodüksiyon şirketi var. Orman ve yemek denilince akan sular duruyor onlar için…

Nasıl tanıştınız ve Orman Lezzetleri nasıl doğdu?

Murat: Yaklaşık 10 yıl önce tanıştık, aynı iş yerinde çalışıyorduk. Kalabalıktan sıkıldığımızda zaten birlikte ormana geliyor, uzun yürüyüşler yapıyorduk. Karnımız acıkıyordu ama basit yemeklerle geçiştiriyorduk. Ormanda daha uzun zaman kalmaya başladıkça daha çok acıkmaya başladık. Daha önce çalıştığımız işyerinde de mutfağa girip yemekler yapıyorduk zaten. Ormanda bir gün yemek pişirdikten pişirdikten sonra sosyal medyada paylaşalım dedik. Instagram’da orman lezzetleri hesabını açtık. Yaklaşık iki yıl oldu.

Yıldızınız hangi video ile parladı?

Murat: Bir gün ormanda sufle yaptık. Çağatay: Ama daha önce hiç sufle yapmamıştık. Öyle çok yediğimiz ve sevdiğimiz bir tatlı da değildi aslında. İlk kez denedik ve efsane oldu. Meşhur tenekeden fırınımızı da ilk o zaman denedik. Milyonluk takipçisi olan hesaplar etiketleyerek paylaştı ve ondan sonra patladı. Milyonlara ulaşmıştır o videonun izlenme sayısı. Takipçi sayımız arttı ve bu da bizi biraz gaza getirdi açıkçası.

Vazgeçilmez, olmazsa olmaz aletleriniz neler ormana gelirken?

Çağatay: Fırın bizim favorimiz. Burada uydurduk çünkü. Zeytin veya peynir tenekesinden ızgara, folyodan da bir kapak yaptık. İçinde balıktan tutun kuzu gerdana, asadoya ve böreğe kadar her şeyi pişirdik. Ateş üstü ızgaramız, döküm tavalarımız var. Yemekleri döküm tavalarda yapıyoruz, daha sağlıklı olduğu için. Özellikle ham döküm olursa lezzeti de çok etkiliyor. Murat: Ayrıca bu tavalara hiç deterjan değmiyor, sadece su ve sirke ile temizliyoruz. Çağatay: Bir de döküm tavalar geç soğuyor, yemekleri uzun süre donmadan, sıcak muhafaza edebiliyoruz. Aslında doğadaysanız sağlam bir bıçağınız olsun yeter. Murat: Ateş yakabileceğimiz çakmak ya da kibrit gibi bir alet gerekli bıçak dışında. Bir de tabii yemek yapabileceğimiz malzemeler. Çünkü biz avlanmıyoruz, ava karşıyız. Şimdiye kadar hiçbir canlıya ateş etmedik ya da öldürmedik.

Sabahları mı geliyorsunuz ormana?

Çağatay: Genelde sabah erken gelip kahvaltıyla başlıyoruz güne. Sonrasında yaklaşık 3 saatlik bir orman yürüyüşü yapıyoruz. Bir çay içip ardından akşam yemeği hazırlığına başlıyoruz. Eğer basit bir yemek yaptıysak finalde bir de tatlı hazırlıyoruz. Ormana her geldiğimizde üç-dört video hazırlamaya çalışıyoruz. Sadece yiyeceğimiz kadar yemek yapmıyoruz yani.

Haftada kaç gün geliyorsunuz?

Çağatay: Bazen haftada üç-dört gün geldiğimiz oluyor. Bazen sadece bir gün gelebiliyoruz, bazen de hiç gelemiyoruz. Düzenli bir periyot yok, işlerimize bağlı.

Yemekleri belli bir tarife göre mi, yoksa kafanıza göre mi yapıyorsunuz?

Murat: Çağatay Yozgatlı, ben Malatyalıyım. Bildiğimiz yöresel yemekler var. O yemeklerin içinden sevmediğimiz malzemeleri çıkartıyoruz, kendi damak zevkimize göre uyarlıyoruz. Yani klasik tariflere belli ölçüde sadık kalarak ama kendi damak zevkimize göre farklı tarifler yaratıyoruz.

Çağatay: Sufleyi yaparken bile tamamen tarife göre yapmadık. Önce hangi yemeği yapacağımıza karar veriyor, sonra biraz araştırıyoruz. Farklı tarifler içinden en uygun olanı seçiyor ve malzemeleri de yine kendi zevkimize göre belirliyoruz. Gramı gramına sadık kaldığımız bir tarif yok.

Murat: Elimiz de gözümüz de yatkın yemek yapmaya. Kıvamı çoğu zaman göz kararı ayarlıyoruz. Ailemizde aşçılar var. Ayrıca ikimizin de görsel hafızası çok kuvvetli. Örneğin benim ilk yaptığım yemek kuzu etli enginardı. İzmir’de bir şefi yaparken izledim, evde gidip aynısını yaptım. 17 yaşındaydım ve evde ilk kez enginar pişiyordu.

Geceleri de ormanda kalıyor musunuz?

Çağatay: Zaman zaman kaldığımız oluyor. Yemek yaparken ormanda yetişen malzemeleri de kullanıyor musunuz?

Çağatay: Bildiğimiz şeylerse evet. Örneğin böğürtlen toplayıp reçel yaptık. Murat: Yakın zamanda Aytepe’de kızılcık topladık. Mantar olayına çok girmiyoruz; çünkü tehlikeli. Takipçilerimiz biz ne yaparsak aynısını deniyor ve bize çok güveniyorlar. Yanlış bir şey yaparak insanlara zarar vermek istemiyoruz. Mantar biraz riskli. Ormanın dört mevsimini de yakından biliyorsunuz.

En güzeli hangisi?

Murat: Kış. Çağatay: Sonbahar.

Farklı yorumlar geldi, neden?

Çağatay: Sonbaharda görsel olarak muhteşem. Tüm renkler bir arada. Yapraklar yerde, örtü gibi.

Murat: Kar yağınca orman çok güzel oluyor. Her yer bembeyaz. Kimseler gelmiyor. Sakin oluyor orman.

Ormanı ne kadar tanıyorsunuz?

Murat: Biz ikimiz de doğayı biliyoruz. Çocukluğumuzdan bu yana hep doğanın içindeydik. Küçük nüfuslu yerlerde yaşadık. Çocukluğumuzda ormana giderdik; babamızdan gördüklerimiz, öğrendiklerimiz vardı. Balık tutardık. Hayvanları biliyor, tanıyoruz. Çıkacak herhangi bir böceğin bize nasıl zarar vereceğini, onu nasıl uzaklaştırabileceğimizi biliyoruz.

Çağatay: Ormanda kamp yapıyorsanız ve yabani bir hayvanın size yaklaşmasını istemiyorsanız, kalan artık yemekleri bulunduğunuz bölgenin uzağına dökerseniz, hayvan onları yer ve doyar, sizi rahatsız etmez. Zaten yemek için geliyor oraya, sizin için değil. Ya da çadırdan çıkar çıkmaz hemen fermuarı kapatırsanız çadırınıza börtü böcek, yılan çıyan girmez. Bunlar çok basit ama çok önemli kurallar. Bilmek işleri kolaylaştırıyor. Doğadaki bir hayvanın kolay kolay insana zarar vereceğini zannetmiyoruz.

Ormana giderken başka kimseyi almıyor musunuz yanınıza, sadece ikiniz mi gidiyorsunuz?

Murat: Bazen misafir olarak arkadaşlarımız geliyor. Gelmek isteyen çok ama tanıdığımız, bildiğimiz kişilerle geliyoruz sadece. Çünkü ormandayız. En büyük sıkıntımız tuvalet mesela. Gelmek isteyenlere ilk sorumuz: “Ormanda tuvaletini yapabilir misin?” Ayrıca çeşitli böcekler vs. var. Hepsi bizim sorumluluğumuzda.

Peki ilerisi için ormanda lezzet turu gibi planlarınız var mı?

Murat: Takipçilerimiz bizimle tanışmak, ormana gelmek, kamp yapmak istiyorlar. İlerleyen zamanlarda olabilir belki. Ama insanların sorumluluğunu almak çok zor tabii. Ormanı bilmiyorsa sürekli onun başında olmamız gerekecek. Keyiften ziyade bir iş olacak artık bizim için.

Çağatay: İnsanlar çok meraklı ve bizim yanımızda çok fazla kesici alet var. Baltalar, bıçaklar, testereler… Sürekli yanan bir ateş. Bu ortama acemi bir insanı sokmak riskli olabilir. Ufacık bir hata zarar verebilir. Baltayı doğru tutmasını bilmezse bir yerini kesebilir insan. Bir anlık dikkat dağınıklığı yeter. İleriye dönük şöyle bir projemiz var: 81 il 81 yemek. Altyapısını hazırlamaya çalışıyoruz. Sponsorlarla ilerleyeceğiz. Gittiğimiz yörenin doğasında, yörenin malzemeleriyle ve belki de yöreden bir teyzeden aldığımız tariflerle yemekler pişireceğiz.

Murat: Özellikle yöresel, bilinmeyen yemekleri yapmak istiyoruz. Az bilinen ve lezzetli yemekleri tanıtmak… Bu kadar fazla kişiye ulaşıyorken bazı konularda sorumlu hissediyoruz kendimizi.

En çok beğeni alan yemeğiniz hangisiydi?

Çağatay: Sufle. O rmanda s ufle y apmak i lginç geldi herhalde insanlara. En çok izlenen ise patates köftesi hazırladığımız video. Elimizde kalan malzemelerle yapmıştık. Patatesi haşladık, içine de kahvaltıdan kalan malzemeleri döktük, biraz baharat ekledik ve kızarttık. Kuzu böbreği ile patlıcan dolması da ilgi çekmişti. Bostan patlıcanının içini oyduk, kuzu böbreği ızgara yaptık, dilimleyip baharatlarla, soğan, domates ve biberle kavurup içine doldurduk. Üzerini de çeçil peyniri, tereyağı ve mantarla kapattık. Fırına verdik. Bir gastronomi öğrencisi bize mesaj attı, bu tarifi uygulama dersinde yapmış ve sınavı 100 alarak geçmiş. Tamamen buradaki malzemelerle uydurduğumuz bir yemekti.

İkiniz de eti çok seviyorsunuz değil mi?

Murat ve Çağatay: Sevmek değil, daha ötesi… Yakın zamanda denemeyi düşündüğünüz yemek var mı? Çağatay: Daha önce denediğimiz ama ormanda ilk kez yapmayı düşündüğümüz Kayseri mantısı var. Mantı mı açacaksınız ormanda? Çağatay: Evet neden olmasın. Börek, hamur işi yaptık daha önce.

Ormandasınız, her türlü sürprize açıksınız. Tam yemek yaparken yağmur geldi mesela?

Murat: Geçen hafta yaşadık. Gelişini sesinden anlıyoruz, önce duyuyoruz yağmuru. Beş dakika içinde tüm malzemelerimizi topladık. Zaten hepsi arabamızın arka koltuğunda. Çağatay: Biz hiçbir zaman hava durumuna bakmıyoruz ormana gelmeden. Hiçbir doğa olayı bizi ormana gelmekten alıkoyamaz. Bazen yağsın istiyoruz; çünkü yağmur sonrası öyle güzel oluyor ki orman. Kokusu, yaprakların ışıltısı… Renkler çok güzel ortaya çıkıyor, toz bulutu kalkıyor.

Pişmesi 15 saat süren bir yemek yapmışsınız, nasıl oldu o?

Çağatay: Dana pöç pişirdik. Gün boyu ateş yaktığımız için gece çadıra girmeden önce toprağa gömdük, sabah devam etti pişmeye. Gece köz takviyesi yapamadığımız için tam pişmedi, biraz uzun sürdü. Etleri alıp kalan suyuna bulgur pilavı yaptık, derken toplam 15 saati buldu. Dana asado 7 saat, kuzu gerdan 6 saatte pişmişti. Hiçbir zorluğu yok aslında, sadece sabır isteyen yemekler.

Kim daha iyi yemek yapıyor?

Murat: İkimiz de… Oturuyoruz, sohbet ediyoruz. Yemek pişiyor o sırada. Bazen de hiç konuşmuyoruz. Herkes ne yapacağını biliyor yemek yaparken, “Şunu ver, bunu getir” demiyoruz hiç birbirimize. Kim bıçağı eline alırsa o kesiyor.

Orman Lezzetleri’nden sonra ne gibi değişiklikler oldu hayatınızda?

Murat: Hayatta kolay kolay denk gelemeyeceğimiz çok güzel insanlarla tanıştık. Güzel dostluklar edindik. Şu anda 144 bin takipçimiz oldu. Bizimle birlikte ormana gelmek, yemek yapmak isteyen şefler var. Örneğin biriyle suşi yapacağız en kısa zamanda.

Röportaj: Birgül KOPUZ

Fotoğraf: Altan AYKAN

Bunlar da hoşunuza gidebilir

Leave a Comment

Secured By miniOrange